Tüm bu haftayı hasta
ve yatakta geçirdiğim için Ayşe ile ilgili pek bir şey
yazamayacağım. Ablası geldi sömestr tatili için. Annesiyle
gezmeye çıktı birkaç kere... hanburger falan aldılar. Ayşeye
sürekli birşeyler okutturdular. Öyle ki; çacuğun canı sıkılacak
diye korkuyorum. Çocuk okuyor. Her gördüğü duyduğu kelimeyi
okuyor ama annesi zebellah gibi tepesine dikilip sürekli kitaplar
okutuyor. Çocukcağız erkenden uyumaya başladı bıktığı
için... Annesiyle babasının çok şiddetli kavgalarına şahit
oldu. Ardından barışıp öpüşmelerine... çocuk belki de ilk kez
öpüştüğümüzü gördü. Çok sevindi. Geçen tv'de öpüşme
gördüğünde suç ve polisten bahsetmişti. Ne hazin. Ertesi sabah
bizi yatağa yanyana yatırıp birbirimize sarılmamızı sağladı.
Gülerek bizi seyretti. Ertesi gün annesiyle babasının ayrılacak
olması çocuğu şok edecektir. En çok ayşe için içim yanıyor.
Yazık... bilse, bu evliliği bu zamana kadar kendisinin ayakta
tuttuğunu... inşallah kendini suçlamaz. Kızıma nasıl
anlatacağımı bilmiyorum, hatta anlatıp anlatmam gerektiğini bile
bilmiyorum. Sağlam dur kızım... sen harikasın... ve bunları hiç
haketmedin. Özür dilerim.
Akşam okuldan alma işi
bana düştü. Gündüz de uğramıştım. Sınıflarına gittim.
Beslenme saatiydi. Bana matematik sordular. 4X5 kaç eder ile
başladılar. 1000X1000 kaç eder ile devam ettiler. Akşam
tramvayla eve döndük. Kadının biri gelip ayşeyi kaldırmaya
yeltendi. Ayşe gönülsüzce kalkma hareketi yaptı. Ben de “hayır”
dedim. Ayşe oturdu. Kadın, “kart bastı mı?” diye sordu.
“evet” dedim. Mosmor bir suratla ayrıldı. Bunu epeydir yapmak
istiyordum. İyi denk geldi. Hayır demek konulu bir örneğe ihtiyaç
vardı. Bir durak sonra yaşlı bir teyzecik bindi. Öbürü gibi
çirkef olmadığından kızımı kucağıma alıp ona yer verdik.
Üstüste iki iyi örnek harika oldu. Eve bıraktım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder