sabah yatak odasından sesi geliyordu iytan baba buttat diye... battaniyenin altına gizlenip emekleyerek gittim. görünce sevinçli çığlığı bastı ve yorganın altına saklandı. sonra abisini çağırdı. benen abi butta...
yatakta oynaştık. havhav geliyor diye saklandık. sonra abisiyle ayşe dakikalar boyunca koluma şaplak atıp baba diye bağırdılar. onlar vurmaktan bıkmadılar ben de hareketsiz kalmaktan. en sonunda ikisini birden gıdıklamaya başladım. biraz sonra annesi de onlara katıldı. üçü birden şaplaklamaya başladılar. ayaklandığımızda ayşe elinde taraklarıyla ev halkını tek tek taradı.
kahvaltıda, uzun süredir hep yaptığı gibi üstüste konmuş iki taburenin üzerine tırmandı. üstelik çıkarken alttan ayağımızla devrilmesini engellememizi de mani oluyor. ödüm kopuyor kafa üstü yere çakılacak diye.. maymun gibi tırmanıyor. dişlerini fırçalarken beni de yanında tuttu. ellerini yıkarken en son olarak ağzını yıkadı eliyle. ellerini yıkamasını söyledim öyle değil dedi. ben yıkattırdım. çeşmeyi tekrar açıp ellerini yıkadı ve ıslak elleriyle ağzını sildi. öyle çıktı. ddiğim dedikçi... nuh diyor peygamber demiyor. bu tür huyları bizim aramızda epey törpülendi ama huyu tamamen değişmez ki...
öğleden sonra çarşıya çıktık. yol boyunca sürekli kucak istedi. biz isteğini boğuntuya getirmek için uğraşıp durduk ama birkaç dakikadan fazla çelemedik aklını. ben, abisi ve annesi ortaklaşa kucakta taşıdık. uçam balon aldık gene setbaşından. geçen hafta kayhanda yanından geçtiğimiz ve nar koparıp verdiğim camiyi görür görmez tanıdı. orda yere seksek çizip "hekhek" oynadı. dönerken huysuzluğu iyive ele almıştı artık. oyuncakçının birinde at arabalı bir oyuncak gördü. onu istedi. çok pahalı.. almadım. ağlayıp bağırıp zırlayarak eve döndük. uykusu geldi artık. o yüzden..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder