30 ARALIK 2014 SALI

sabah kar yağıyordu. ayşeyi uyandırmaya gittim. uyansın diye uğraştım ama uyanmadı. camdan dışarı bakarsa çok sevineceği bir sürpriz olduğunu falan söyledim. uyuyor numarası yapıyor ama dudaklarında hafif bir gülümseme var. saklayamıyor. ne yapıp edip gözlerini açtırdım. zırlamaya başladı. kar gösterdim. gene de ağlamaya devam etti. kar oynamaya aşağıya indik. çok pis bir kar yağmış. doğru dürüst tutmamış. kartopu oynadık biraz. sadece arabaların üzerinde kar var. babannesine götürdüm. akşam abisi almaya gittiğinde abisiyle dönmemiş. babannesi ve dedesiyle geldi. yolda onlara kar atıp durmuş. eve geldiğinde çok neşeliydi.

29 ARALIK 2014 PAZARTESİ

sabah aniden işim çıkınca babannesini çağırdım. uyuyordu. öğleden sonra doktora götürmek için babannesine uğradım. kapıyı çaldım. ayşe açtı. evde kimse yok. babannesi gezmeye gitmiş. dedesi de ekmek almaya. 1-2 dakika içinde dedesi geldi. ayşeye gözlerini kapatmasını söyledim ve tek tek aldığım hediyeleri gösterdim. çok beğendi. at arabası, yapboz boya kalemi bant... yemek yedik ve bisiklete binip hastaneye gittik. yol boyunca bisikletiyle zigzaglar çizdi. hastanede sıramızı bekledik. iki tane çocuk vardı. biri küçüktü. ayşe bebek bebek deyip onu pek sevdi. göz doktorunda muayene ve damla damlatma sırasında hiç problem çıkarmadı. ama "E" harfinin yönünü gösterme işini beceremedi. ama zaten gözünde pek bi problem de yokmuş. TV yi çok yakından seyrediyor diye şüphelenmiştik. ama tutturdu. pembe çiçekli gözlük istiyor. optikçide de uzun süre oyalandık. gözlük çerçevelerini kurcalayıp durdu. canı çok sıkıldı. gitmek istedi. oyalamak için koltukta döndürdüm falan... bir tane pembe gözlük buldu. içi gitti. ama almadık tabii... dönüşt şakır şakır yağmur yağıyordu. ayşe bisikletiyle yolun çoğunu kendi sürerek gitti. allahtan başını da örten iyi bir mont var üstünde... mont aslınazdan ve 8-9 yaş içinmiş. ama ayşeye tam oluyor

28 ARALIK 2014 PAZAR

sabah yatak odasından sesi geliyordu iytan baba buttat diye... battaniyenin altına gizlenip emekleyerek gittim. görünce sevinçli çığlığı bastı ve yorganın altına saklandı. sonra abisini çağırdı. benen abi butta...
yatakta oynaştık. havhav geliyor diye saklandık. sonra abisiyle ayşe dakikalar boyunca koluma şaplak atıp baba diye bağırdılar. onlar vurmaktan bıkmadılar ben de hareketsiz kalmaktan. en sonunda ikisini birden gıdıklamaya başladım. biraz sonra annesi de onlara katıldı. üçü birden şaplaklamaya başladılar. ayaklandığımızda ayşe elinde taraklarıyla ev halkını tek tek taradı.
kahvaltıda, uzun süredir hep yaptığı gibi üstüste konmuş iki taburenin üzerine tırmandı. üstelik çıkarken alttan ayağımızla devrilmesini engellememizi de mani oluyor. ödüm kopuyor kafa üstü yere çakılacak diye.. maymun gibi tırmanıyor. dişlerini fırçalarken beni de yanında tuttu. ellerini yıkarken en son olarak ağzını yıkadı eliyle. ellerini yıkamasını söyledim öyle değil dedi. ben yıkattırdım. çeşmeyi tekrar açıp ellerini yıkadı ve ıslak elleriyle ağzını sildi. öyle çıktı. ddiğim dedikçi... nuh diyor peygamber demiyor. bu tür huyları bizim aramızda epey törpülendi ama huyu tamamen değişmez ki...
öğleden sonra çarşıya çıktık. yol boyunca sürekli kucak istedi. biz isteğini boğuntuya getirmek için uğraşıp durduk ama birkaç dakikadan fazla çelemedik aklını. ben, abisi ve annesi ortaklaşa kucakta taşıdık. uçam balon aldık gene setbaşından. geçen hafta kayhanda yanından geçtiğimiz ve nar koparıp verdiğim camiyi görür görmez tanıdı. orda yere seksek çizip "hekhek" oynadı. dönerken huysuzluğu iyive ele almıştı artık. oyuncakçının birinde at arabalı bir oyuncak gördü. onu istedi. çok pahalı.. almadım.  ağlayıp bağırıp zırlayarak eve döndük. uykusu geldi artık. o yüzden..

27 ARALIK 2014 CUMARTESİ

Sabah erkenden çıktığımda henüz yataktan çıkmamış, uyku mahmurluğundaydı. akşam geldiğimde de uyuyordu. bana göstermek için tamamen pembe giyinmiş, pembe olan ne kadar eşya varsa sehpanın üzerine yığmış. ama uyuya kalmış ben gelmeden... sehpanın üzerindeki pembe yığınına dokunmadık. biraz da bizim dürtükememizle uyandı ama müthiş bir huysuzluk... mütemadiyen ağlıyor. sakinleştiremedik epey bir zaman.. en sonunda benim kucağımda sakinleşti. sonra bilgisayarda çamaşır yıkama oyunu bulduk. onu oynadı. bu oyun serisini sevdi. daha pek çok oyun var anlaşılan.. keşfetmemiz lazım... gece tekrar uyuyacağı zaman minika istedi. açmadık. çok bozuldu. epey bir zaman minika diye inledi.  

26 ARALIK 2014 CUMA

Bugün güne hiç olmadığı kadar erken başladık. saat 02 civarı... çiş için uyandı ve ardından uyumadı. saat 05 e kadar legolarla kah beraber kah yalnız oynadı. uyumasını teklif ettiğimde hayır dedi. çok ta güzel oyun kurdu kendine.. sabah ezanıyla tekrar yattı. neyseki saat 09 gibi gene uyandı. babannesine götürmem gerek ama benle kalmak istiyor. olmaz.işim var dedim. götürdüm. yolda giderken neşelensin diye yanak öpmece, öptürmemece oyunu kurdum. o beni öpüyor. sonra da yanklarını saklıyor ben öpmeyeyim diye.. bazen kanırıp (kediye bak falan) öpüyorum. hemen yanağını siliyor. akşam eve gitmeden pazara uğradım. çilek var.. bu mevsimde çilek... daha neler görecez bakalım. biraz aldım. ayşe çileğe dadandı. yemekten sonra yemesini söylememize rağmen ve çileği kaldırmamıza rağmen hepsini yedi bitirdi. yemesini mazur göstermek için "birgün çok kötü oluyor, birgün çok güzel oluyor" deyip duruyor. ne kastettiğini tam anlamadım. çilekleri ısırıp aydede şekline sokuyor ve gösteriyor hok monik" diye... neyseki yemekte balık ta yedi. çilekle doyar sanmıştım ama çinekop gördü mü dalıyor.
abisiyle beraber azdılar. sevinç çığlıkları evi kapladı. yıkanması gerekiyordu. annesinin yıkamasını istemedi. ben yıkadım. küvete su doldurdum. suyun içinde oynadı durdu. küvete yatıyor. benden de yukarıdan üzerine su dökmemi istiyor. su dökülünce hoşuna gidiyor. uzun süre küvette suyla oynadı. hava soğuk üşümesin diye sürekli üzerine su döküyorum. en sonunda banyodan çıktı. bu sefer de giyinmiyor. yatakta kucağımda zıplatmaca oynadık. sıra bende deyip o yattı. ben kucağına oturdum. o beni zıplattı(!) karşılıklı oynadık. giyinmeye ikna edemiyorum. bir süre sonra bornozu da çıkardı. çırılçıplak geziyor. aynanın karşısına geçti afrodit pozları veriyor haspa... muazzam güzellikte bir kız olacak büyüdüğünde... bornuzu alıp beline sardı. bornozun kemeriyle de düğüm attı. kendine etek yaptı bornozu. beceriyor da velet.. en sonunda kendi kendine giyindi.  portakal kabuklarından çiçek yaptı. (son günlerde buna taktı) biraz da portakal yedi.

25 ARALIK 2014 PERŞEMBE

sabah erken uyandı. günü ayşeyle geçirdim. yesin diye sucuklu yumurta pişirdim. azıcık yedi. öğlene kadar sık sık süt içti. öğlen beraber oyuncakçıya gittik. yumurtayı bitirmesini şart koştum. yedi. beraber çıktık. kucak istiyor. kucağa almadım diye gözünde yaşlarla ağlamış. tramvaya bindik. oyuncakçıdan bebek arabası aldık. eski bebek arabası dün kırıldığından yenisini almaya söz vermiştik. aldık. eve döndük. yolda gözleri kaydı. uyuyacak sandım ama eve dönünce oyuncaklarına daldı. akşam annesi geldiğinde bana fırça attırdı. çişimi yaptım demişti. meğerse kakasını yapmış. annesi de bana kızdı. ayşe de "kandırdım. hok monik" diye gülüyor. şu anda elinde makasla kağıtları kesip birbirine yapıştırıyor. annesi makasla koşmasına kızmış diye makası annesinden saklayarak taşıyor. köpek yıkama oyununu oynadı. sonra da balerin oyunu... artık uykusu geldi herhalde...

24 ARALIK 2014 ÇARŞAMBA

sabah evden erken çıkmam gerektiği için babannesi bize geldi. ayşe de uyandı. sonra beraber gitmişler. öğleden sonra göz doktoruna götürecektik. (gözünün bozuk olduğundan şüpheleniyoruz uzun zamandır. Tv yi falan yakından seyrediyor.)
ama ayşe babannesiyle anneannemi ziyarete gitmişler teyzeme... orada da uyumuş. gidemedik yani... akşam babannesi getirdi eve... akşam rutin bir akşamdı. ama uyuyacağına yakın minika açtırdı. daldı uyudu diye kanal değiştirdim. anında gözünü açıp minika dedi. olmaz dedim açmadım. bana küstü. gitti uyudu.

23 ARALIK 2014 SALI

sabah uyanmadı bir türlü. saat 10 gibi uyandı. hemen babannesine götürecek oldum. istemedi. evde beraber kalacakmışık. işe gitmem gerek deyip götürdüm. montunu ters giydi inadına.  yol boyunca kafasını omzuma gömdü. adeta yapıştı bana. öyle gittik. mutlaka yüzünü yola dönen çocuk hiç kafasını kaldırmadı. babannesinden akşam ben aldım. kapıyı ayşe açtı. biraz oturduk babannesinde.. babannesinin yüzünü kolunu elini ıslak mendille silip "çok temiz oldun babanne" diyormuş. bir de nesquik istiyormuş babannesinden. yok denince de markette var diyormuş. pazarda çilek istemiş. varmış görmüş istemiş. aralıkta çilek.. allah allah.. almışlar. yemiş.. ev gidelim dedi. giyindi geldi. markete gidip nesquik ve patlayan şekerli meyveli yoğurt aldık. yol boyunca bayır aşağı giderken elimden tutup "huyooo" diye bağırarak koşturduk. kendi koşuyor. beni de çekiştiriyor. mecbur ben de koştum ama diz nanay oldu. yolun yarısını topallayarak yürüdüm. "beni teselli ediyor. "baba, son kaldı" diye.. evde ayakkabılığın üzerine çıkıp kapıyı o çaldı. yemekte de gene çift sandalyenin üzerine çıkıp yemek yedi. şu anda bütün oyuncakları dağıtmış, oynuyor.

gece neler olduğunu anlattı annesi. böylece neden saat 10da uyandığı ortaya çıktı. hanfendi gece herkesi yatırmış. (ben zaten erken uyumuştum) annesine de sen yat demiş. laptopun başında video seyretmiş. annesi 01.30 gibi uyanmış. bakmış, ayşe hala video seyrediyor. annesini gene uyumaya göndermiş. evde herkes uyuyor. ayşe tek başına ayakta. geve 2-3 gibi annesi uyanıp baktığında ayşeyi bütün bebeklerini yanına alıp yatıp uyuduğunu görmüş. velhasılı saatler boyu evde yalnız kalmış. korkmuyor da velet... ne yalnızlıktan ne karanlıktan... doğduğundan beri korkusu yok...  

22 ARALIK 2014 PAZARTESİ

Sabah çok ama çok erken uyanıp salona geldi çişini etmeye... sabahın köründe bebeklerini toplayıp yatak odasına gitti. sabah normal saatte baktığımda yatakta bebeklerle oynuyordu. beni de çağırdı. bebeklerle senaryo kurup oyun oynadık. bitince gitmek istedim. ayşe, bitti'den anlamadığı için oyuna devam edeyim istiyor. ben yeter dedim. oynamadım. ayşe de bana küstü. uzun süre yatakta oturdu. yanıma gelmedi. sonra geldi ve kollarını kavuşturarak bana küstüğünü söyledi. babannesine götürdüm bisikletiyle.. akşam abisi almış. annesi gelirken bimdn birşeylr istedi telefonla.. ayşe telefonu eline alıp bana birşeyler söyledi sanırım kızıyor. çilekli süt alayım mı dedim. kabuletti. eve geldiğimde bilgisayarda birşeyler seyrediyordu. hiç istifini bozmadı. ama maalesef yemekten önce 2 kutu sütü içti. akşam üzeri de annesine küsmüş, mum altlıklarını ağzına soktuğuna kızdığı için...

20-21 ARALIK 2014 CUMARTESİ PAZAR

Bu iki günü taaa 5 ocak günü yazıyorum. o yüzden neredeyse herşey buharlaştı, uçtu. ama hayat boyu unutmayacağımız birşey olmuştu. maaile dışarıya gezmeye gittik. kayhanda annesi ayşenin burnunu silmek için sümkürttü ve ayşenin burnundan kol düğmesi çıktı. nasıl ve niye girdiğini açıklamıyor ama herhalde kendi soktu. sorunca suratı düştü. ödümüz koptu. özellikle annesi panik oldu. ben de bazı tavırlarımı yumuşatma kararı aldım.(annesine karşı)
ayşe dışarıda olduğumuz zaman zarfında sürekli olarak kucakta taşınmak istedi. taşındı da.. kah ben, kah abisi, kah annesi.. büyükler yürür. sen de büyüksün dediğimizde kıvırma yolu olarak "yoruldum" demeyi keşfetti. sürekli kullanıyor. heykelde şekerlemeciye uğradık. cennete girmiş gibi oldu. kendine bir sürü şey aldı.

19 ARALIK 2014 CUMA

sabah gene erkenden uyandı. 1 saat kadar laptopta barbi giydirme oynadı. barbinin köpeğini yıkama oyunu bulduk. onu oynadı. sonra giydirip babannesine götürdüm. yolda gene kucakta taşındı. kucakta taşınmakla büyük olmanın bağdaşmadığını söylediğimde ağzında birşeyler geveledi. ne dediğini anlamadım ama muhtemelen zaten anlaşılacak birşey söylemiyordu zira diyebileceği birşey yok.
babannesinde rahatça kaldı. hatta ben daha otururken bana el sallayıp gitmemi istedi. akşam pazardan eve geldiğimde kapıda torbaları taşımak istedi. 3 kiloluk soğan torbasıyla 1 kiloluk başka bir torbaya hamle etti. taşıyamazsın dedim. "ben büyü" dedi. ve kaldırıp annesinin yanına gitti. ona da büyüdüğünü gösterdi. büyümüş olmak ayşe için çok önemli. yemekten önce çiğ sucuk yemiş. çiğ sucuğun güzel olduğunu söylüyor. pek birşey yemedi. annesiyle berenin dersleri ve durumu hakkında tartıştığımızda ayşe müdahale edip kavgayı yatıştırmaya çalışıyor. anlıyormuş meğer çocuk. baba burda kalsın. gitmesin bile dedi. artık daha dikkatli ve tahammüllü olmalıyım. hiç değilse ayşeyi kurtaralım.

unutmadan yazmalıyım. ayşenin ağzından son zamanlarda en çok çıkan iki söz: "hok komik ve hok güzel"

annesi bir şeftali bin şeftaliyi okumaya başladı. ayşeye. .. ayşe bir yandan dinliyor bir yandan da bloklarıyla kule yapıyordu. sonra hikayeyi dinlerken oturduğu yerde uyuyakaldı. ilk defa böyle uyuyor.

18 ARALIK 2014 PERŞEMBE

günün olayı akşam yemeğinde geldi. yoksa çok sıradan bir gündü. artık muzırlık ve muziplikte level atlamaya başladı. abisibe "ekmek yok abi. markete git.ekmek al" diye sesleniyor. halbuki ekmek var ve o da olduğunu biliyor. zaten bunu söylerken yüzündeki muzip ifade görülmeye değer...

gün ayşenin mutfak takımlarıyla kahvaltı ederek başladı. tencerelere ahududu ve mısır koydu. pişirdi. çay doldurdu. çay sıcakmış. içmeyecekmişim. bir yemekten bir çaydan sırayla yiyecekmişim. herşeye ayar vermeye devam... artık öğlen olmadan uyuyor. iki gündür böyle... öğleden sonranın tamamında laptopta masha ve barbi seyretti. akşam yemekte dün de yaptığı gibi iki tabureyi üstüste koyup üzerine oturdu. tabi çok yüksekte oturdu böyle olunca... büyük olduğundan falan bahsetmeye başladı. büyük olmaya taktı bilindiği gibi... son zamanlarda hep ben büyüğüm muhabbeti.. ağzından büyüdüm lafı düşmüyor. ama kucakta taşınmak ta istiyor. ikisi arasındaki çelişkiyi yüzüne vurunca çok fena bozuluyor. çelişkinin ve haklı olduğumun farkında ama ne büyük olmaktan ne de kucakta taşınmaktan vazgeçmiyor. benle kavga ediyor ben büyüğüm diye... birkaç gündür bu didişmemiz sürüyor.

17 ARALIK 2014 SALIRTESİ

Akşamdan başlayayım. annesi ayşe ve ben hep beraber eve dönerken, ayşe caddenin başında bisikletinden indi ve geçen gün keşfettiği yunu oynamaya başladı. cadde boyunca dikili olan ince ağaçları sallama oyunu... koşa koşa tüm ağaçları silkeledi. koşarak bizden uzaklaştı. annesi de ben de bizi beklemesini söyledik ama umursamadı. kapının önünde annesi hafifçe azarladı beklemediği için... şirin şirin bakarak sırıttı. annesi yüz vermeyince benden medet umdu. bir dahaki sefere söz dinlemezsen kulağını çekerim deyince çok bozuldu. kulağıma doğru hamle ediyor. eğildim. kulağımı çekti. ben de asıl ben senin kulağını çekerim dedim. zırlamaya başladı. abisine beni şikayet ediyor.
sabah erkenden uyandı. beraber kahvaltı ettik.
erken uyandığından öğlen olmadan uyumak istedi ve uyudu. uyandıktan sonra bisikletine bindirdim. dışarı çıktık. önce cantıkçıda cantık yedirdim. cantıkçının fırına bakan duvarının sıcak olması çok ilgisini çekti. sonra postaneye gittik. ardından annesinin işyerine... oradan da asıl dışarı çıkış amacımız olan oyuncakçıya... ama maalesef aradığımız sopalı at oyuncağını bulamadık. birçok oyuncakçı gezdik ama yok. bu arada annesi de geldi. birkaç tane başka oyuncak aldık eve döndük.
evde yeni aldığımız çilek kız bebeğiyle diğer bebeklerini karşılıklı konuşturarak oynamaya başladı. 
bütün oyuncakları bbek arabasına koydu. çilek kıza evi ve diğer oyuncakları tanıtıyor.

evin içinde epey dolandıktan sonra annesinden kakaolu kek istedi. annesi olur deyince de "biz kakaolu kek yapıyoz" dedi. yaptılar. her işe elini soktuğu için annesi ile kapıştı yine..



16 ARALIK 2014 SALI

öğlene kadar neler olup bittiğini hatırlamıyorum. ama önemli birşey yoktu. evdeydik. öğleden sonra dışarı çıktık ve yeni büroma gittik. orada keyfi yerindeydi. su böreği almıştım. afiyetle yedi.
unutmadan yazayım. geçen gün kaldırım taşlarının çizgilerine basmadan yürüme oyunu bile oynadı yol boyunca.. merdivenlerden inerken hoplayarak iniyor ve kanguru gibi diye söylüyor. artık hemen  hemen herşeyi söylüyor ancak anlaşılır konuşmadığı için ne dediğini anlama problemi katlanarak arttı.






15 ARALIK 2014 PAZARTESİ

sabah uyanmamıştı. kucaklayıp babanneye götürdüm. öğleden sonra almaya gittim. sağlık ocağına giderken yolda park gördük. hemen girmek istedi. izin verdim. incirli caddesi boyunca koşarak gittik. elimden tuttu. var gücüyle koştu. ancak sokak ağızlarına geldiğinde duruyor. sağa sola bakıyor ve sonra koşmaya devam ediyor. bu yaptıklarını sesli olarak söylüyor da... öğrenmiş karşıdan karşıya geçmeyi... yolda "bığgıdı hanıyo" "hehil handı" diye diye işimizi hallettik.
günün kalanını evde geçirdik.

unutmadan yazmalıyım. kapalı, kapat, kelimelerini telaffuzu çok hoş... aylardır bu telaffuz var. ama yazmak şimdi denk geldi. "bagat" " bagalı"
akşam yemekte benle yemek bitirme yarışı yaptı. tabii o kazandı. süt kutularını kaşık çekmecesine koyduğu için hafifçe uyardım. küsüp abisinin yanına gitti.

14 ARALIK 2014 PAZAR

Sabah yatakta oynaşma vaktiydi gene... sonra beraber börek almaya gittik. ayşenin bisikletiyle götürdüm. sağı solu gene unutmuş. gelirken büyümix tarzı zımbırtılardan da aldık. aslında bebeeli süt almaya girmiştik ama bunda karar kıldı. kahvaltıdan önce büyümix yemek istedi izin vermeyince küstü. zor zahmet börek yedirebildik. ayşe küstü mü kızdı mı dünyayı gözü görmüyor. öğleden sonra ablasının ehliyet sınavına gittik. ayşe yaklaşır yaklaşmaz geçen sefer yaptığı parkur sayılarını okumayı hatırladı ve bize anlattı. gene parkurları tek tek gezerek sayıları okuduk. 2-5, 2-6, 2-7 vs...
akşam üzeri ablasını uğurlamaya gittik terminale... ablasını uğurlaması çok hoştu. ablası hemen gidecek diye peşin peşin el sallayıp sarıldı. otobüsten aldığımız kekleri yedi. halbuki bir sürü hamsi yemişti yemekte...

13 ARALIK 201 CUMARTESİ

sabah yatak odasından "baba, buraya gel" sesleri gelmeye başladı. gittim. yorganın altına saklandı. sonra onu gıdıklamaya başladım. bu arada abisi geldi. "abi beni kurtar" diye ondan yardım istedi. hep beraber yatakta oynaştık. ayşe 1den 10 a kadar sayarken abisi kafasını karıştırmak için başka rakamlar söylüyor ayşe de bağırarak karşı çıkıyor. kahvaltıda ve sonrasında herkese ve herşeye ayar vermeye çalışmasına annesi isyan etti. ayşe de küstü. maggie simpsonun videosunu seyretmek istedi. birkaç kere üstüste seyretti. ardından oyuncak hikayesi horror açtım. 2 kere de onu seyretti. salonun ortasında gerilmiş bir ip var. buzdolabından manyet alıp bilet gibi okutuyor ve ipi öyle geçiyor. biz de öyle yapıyoruz. ip evin otasında gerili birkaç gündür.
gündüz evin içinde oyunlar oynayıp durdu. akşam yemeği için pideli köfte yemeye gittik. 1 porsiyon pideli köfteyi mideye indirdi. tabi giderken de dönerken de hep kucak istedi. nöbetleşe kucakta taşıdık. gce çok geç saate kadar uyumamıştı.

12 ARALIK 2014 CUMA

Tüm günü kızımla evde geçirdik. sabah uyanıp salona geldi. hızla ve hiç ses çıkarmadan içeri girip skoltuğun arkasına gizlendi. ben ona bakınca kızdı ve eliyle başımı çevirmemi emretti. öyle yaptık. sonra sonra normale döndü. sabahları nedense bunu yapıyor. suratsız oluyor uyanınca. bütün oyuncakları odanın ortasına döktü. sürekli olarak beni de yanına oturtup oyun oynuyor. "bu son oyun olsun" sözleri de kar etmiyor. mahvetti beni. bütün gün oyun. rahat vermedi. üstelik oyun sırasında hep yönlendirici ve yönetici olma arzusu var. bize insitayif kullanmak yasak. bana çay veriyor ama ben hemen içince kızıyor. sıcakmış. soğumasını bekleyecekmişim. veya ben tencereden yemek alıyorum tabağa.. o vermedi diye tabakları deviriyor. oyunda da ayşeye mutlak itaaat şart.. yoksa oyunu da bozuyor. gündüz uyumadı... öğleden sonra bilgisayarda video seyretti bol bol.. akşam pasaport çıkarmak için emniyete gitmemiz gerekiyordu. yağmur yağıyordu dışarda. kendisi için küçük şemsiye aldı. yol boyunca kucağa alınmak istemedi. şemsiye taşıma sevdasına tüm yolu yürüdü. emniyette herkesin parmak izi alındı. ayşe yaşı ufak diye parmak izi alınmayınca canı sıkıldı. emniyet amiri kadın, ayşenin gönlü olsun diye onun da parmak izlerini aldırdı.

emniyetten çıkışta karnımızı doyurmak için tavuk döner alayım dedim. menüden pideli köfte istedi. sonra yiyecez diye ikna ettik. tabii ki kimseden yardım falan kabul etmeden yarısını yedi.
gece annesi, abisi ve ablasıyla tüm geceyi arka odada geçirdiler. ne yaptıklarını bilmiyorum ama ayşenin ayar verme sesleri geliyordu kulağıma...

11 ARALIK 2014 PERŞEMBE

Ablası evde olduğu için okula gitmedi haliyle...annesi de öğlene kadar evde olacak.  erkenden çıkıp öğlen geldiğimde ayşe annesini yatağa yatırmış, kendisi de giyinip süslenmiş işe gitmek üzereydi.  oyun kurmuş gene... öğleden sonra benle beraber evde kaldı. diğerlerini gönderdik.

ayşenin derdi sürekli oyun... bana da, başka hiç kimseye de rahat vermiyor. oyun, oyun, oyun...
öğleden sonra minikayı açtım. uyudu. akşam yemeğine babannelerine gidecektik. ayşeyi uyandırdık. gittik. babannesinde tam azdı.






bu arada; 1 den 10 a kadar sayabildiğini yazmış mıydım? ayrıca ortamdaki insanları da sayıp kaç kişi olduğunu söylüyor. ayrıca; "abi kötü" ve "abi bu evden gitsin" fiks lafı oldu. nerdeyse her gün söylüyor.


10 ARALIK SALIRTESİ

sabah okula gitmek istiyordu güya ama iş uyanmaya gelince, uyanamadığı gibi üstelik bir de uyandırmak istediğimiz için kızdı bağırdı ve uyumaya devam etti. erkenden işim olduğu için ayşeyi battaniyete sardım ve kucağımda babanneye götürdüm. akşam eve geç geldim. kapıya koşarak beni karşıladı. gece ilerleyen saatlerde ablası geldi adapazarından.. çok sevindi ablasını gördüğüne..
annesi pasta almış. ayşeye "niki noodu" yaptık.

abisi her zamanki ayarsızlığı ve kontrolsüzlüğü ile ayşeyi kucağındayken biraz fazla sıktı. çocuk nefessiz kaldı. dili döndü ve ağzı kilitlendi. herkes panik halinde. parmağımı ağzına sokup dilini düzelttim. nefes almasını sağladım. (arada çok fena elimi ısırdı) toparladı ama ödümüz bokumuza karıştı. annesi hastaneye götürelim mi diye söylendi durdu ama ayşeyi kontrol ettim. birşeyi çok. kısa bir süre nefessiz kaldı. abisi kucağında gögüs kafesini biraz fazla sıkmış. ayşe de acıdı diye göğsünü gösteriyor.

09 ARALIK 2014 SALI

Bu sabah çok geç uyandı. saat 10.30 gibi... salonun köşsinden kafasını uzatmış bana bakıyor. içeri girmiyor.günaydın kızım deyince hıhlayıp geri kaçtı. sonra tekrar aynını yaptı. nihayet keyfi düzelip salona geldi en sonunda. hemen buzdolabını açıp dün aldığım süt dilimlerinden birini aldı. açmak için yardım etmek istedim ama makas alıp ambalajı keserek o açtı. giydirip babannesine götürdüm. babannede beraber oturup yemek yedik. afiyetle benim semediğim bulamaça benzeyen gürcü yemeğini yedi. akşam eve geç geldim. koşarak beni kapıda karşıladı. sarıldı. hepimizi çağırıp halıya oturttu. herkese roller verdi. ben baba pony, sevgi anne pony, befren abi pony ve kendisi çocuk pony oldu. evin içinde emekleyerek dolaştık. bu arada bir sürü senaryolar yaratıyor kafasından... sonra ben at oldum. o da sırtıma binip evi dolaştık. sürekli olarak şaha kalkmamı istiyor. meraklı.. yazın ayşeyi ata bindirecem. bakalım ne tepki verecek. dünde yaptığı yeni bir oyun keşfetti. salonun ortasına annesinin örgü iplerinden geriyor ve "geçemiyor" deyip makasla ipi kesiyor. pek hoşuna gitti bu... ayrıca okul mu babanne mi diye sorduk. okul dedi. o zaman hemen yat dedik. yattı uyudu.

08 ARALIK 2014 PAZARTESİ

Sabah okula göndrmedik gene... tam annesi giderken uyandı. ona 4 bıldırcın, 1 tavuk yumurtası pişirdim. hepsini yedi. bütün günü evde geçirdik. legolarla havhav falan yaptı. beni de yanına oturtup legolarla beraber oynamaya zorluyor. beraber epey süre lego oynadık. sonra okula gitmek istedi. okul yok. ya babanne ya bu ev dedim. babanne dedi. gittik ama babanne doktora gitmiş. geri döndük. karnı acıkmış. ekmek istedi. kuru ekmeği ısırıp yemeye başladı. dünden kalan simidi verdim. yattı ve uyudu. akşam ben cantık alırken telefon çaldı. ayşe çok acıkmış. hemen gel diyorlar. afiyetle bir cantığı yedi. gece annesiyle kitap okuma kavgasına tutuştu. ayşe 2 tane kitap götürüp okumasını istedi. annesi ise sadece 1 tane okurum. seç birini dedi. ayşe kesinkes pes etmedi. ikisini de okutmak için ısrar, şirinlik, alttan girip üstten çıkmalar.. elinden ne gelire yaptı. annesi de pes etmedi, ayşe de... en sonunda ayşe 1 kitaba razı olmuş gibi yaptı. annesi kitabı okuyup bitirince hemen diğer kitabı eline tutuşturdu. annesi kabul etmeyince küsüp kızdı. kitabı alıp abisine gitti. ona okutturdu. gece a4 kağıtlara yün ipleri bantlayıp yılan yapmış. onları getirip bizi korkutuyor. gündüz "S" sesi çıkartmak için yılan sesi çıkarmasını istemiştim. ordan aklına girmiş gene... yılanları okula götürmekten falan bahsetti. ama ayşeyi artık pek okula göndermek niyetinde değiliz. ayrıca bu gece bir kağıda ayşe yazdım. bakarak aynını ayzmasını istedim. aynını yazdı. dün de annesi rakamları yazıp aynını yazmasını istemişti. onlarım da aynını yazmıştı.

07 ARALIK 204 PAZAR

sabah salondayken bi tıkırtıyla göndüm. bir baktım ki, ayşe gelmiş çişini ediyor. ona bakınca eliyle ona bakmamamı isteyen bir hareketle bir huysuzlanma sesi çıkardı. yataağa gitti ama biraz sonra geldi. elinde hulahop... çevirmeye çalışıyor. nasıl yapılacağını bilmediğini düşünerek nasıl çevrileceğini göstermek istedim. itiraz etti ve kabul etmedi. "ben büyüdü" ağzından eksik olmayan bi söz.. hakkaten hulohopun nasıl çevrileceğini biliyor ama tabii beceremiyor. yaşı müsait değil... bana birkaç kere "bak" diyerek gösterdi. eliyle belinin etrafında tur attırdı ama sonra kendince başka oyunlar uydurdu. hulopopu havaya attı. takla attırdı falan... eğlendi bununla... sonra hulohopa kağıt yapıştırmak istedi. bant lazım oldu. yerini bilmiyorum. gidip annesine sordu. vesileyle annesi de uyandı. bir kağıda "ayşe" yazmış kendince... (elbette ayşe yazmıyor yazıda ama istikrarlı olarak hep aynı harfleri yazıyor ayşe olarak... A-B-O-U-E-P-Y sıralaması değişse de bu harflerle ayşe berra yazıyor. bant uydurduk. hulohopa yapıştırdı. annesine kızgın. saçını bana yaptırdı. annesine posta koyuyor. sonra arka bahçeye temizlik yapmaya gittik. tabii; iş olur da ayşe geri kalır mı? o da geldi. ciddi ciddi de çalıştı. küçük kürk buldum. bir moloz yığınını neredeyse tek başına kaldırdı. tabii arada sıkıldıkça oyun da oynadı. bir süpürgeyi ters tutarak bacaklarının arasına aldı ve at yaptı. bahçede koşturdu. bir ara bana küstü. abisi de gelip çöpleri yaktığında ateş çok ilgisini çekti. hatta ateşe atıp yakmak için benden kağıt falan istedi. abisi her zamanki gibi ayşeyi gene korkuttu. çakmakla takmakla tehdit etmiş. gelip bana şikayet etti. işimiz bitince markete gittik. kucak istiyor. almadım. büyümek ve kucak ikisi birden nasıl olur soruma cevap vermiyor. bahçede de "büyüdüm büyüdüm ben de anne oldum" şarkısını söylemişti. içinde oyuncak olan yumurtaların neredeyse hepsini inceleyip birini beğendi. içinde at olanı... eve gldiğimizde abisi gene ayşeyi kudurttu. ayşe de son zamanlarda sürekli söylediği lafı söyledi. "abi başka evde kalsın"
TV yi çok yakından seyretmeye çalışıyor. sanırım ayşenin de gözü bozuk.. filmi seyrederken uyuyup kalmış. karnı da aç... gece geç saatte uyanır herhalde... nitekim uyandı. geç saatte de değil ama tekrar uyuması çok geç saate kadar sarktı. gece 02 de hala uyumamıştı ve ben uyumadan ona eşlik etmekte epey zorlandım.


06 ARALIK 2014 CUMARTESİ

Sabah gene bile erken uyandı. Saat 10 gibi ben arka bahçeye kapı taktırmak için hazırlanırken ayşe beni oynaşmak için yatağa çağırıyordu. zaten 10-15 dakikadır annesiyle kikirdeşme sesleri geliyordu. bahçeye gideceğimi söyleyince kendi de gelmek istedi. giyin gel deyip onu almadan gittim. arkamdan ağlıyordu. nitekim biraz sonra giyinmiş, abisi getirdi. bir süre bahçede turladıktan sonra uzakta gördüğü simitçiden simit istedi. bayattır diye almadım. beraber nalbura gittik. bir süre sonra sıkıldı. kucak istedi, eve gitmek istedi. annesi geldi aldı. ayşeyle gezmeye gittiler. gitmeden bana bir sürü resim çizdirdi.

gittikleri yerde ayşe annesiyle evsahibini mutfağa kilitlemiş.
akşam geç saatte geldiler. ayşe gece barbi filmini seyretti. bazı sahnelerini seyredemiyor ve gözünü kapatıyor. kötü adamların kötülük ettikleri sahneleri.

05 ARALIK 204 CUMA

sabah nispeten geç uyandı. beni istemiyor yanında.. kovaladı beni. giydirip babanneye götürmek istedim. pek istemedi. ama ben işe gidecem sen evde yalnız kalırsan karnın acıktığında nasıl yumurta pişireceksin. diye sorduğumda itiraz etmeyi bıraktı ve giyinmeye başladı. botlarını bu sefer ben ters giydirdim. hemen uyardı beni düzzz diye... ama hırkasını bilerek ters giydi sırıtarak... omuzda babanneye götürdüm. ben de eve girdim. kahvaltıya oturduk beraber. domatese ekmek banıp yedi. biraz cevizli lokum ve çok az da kavurma. bugün babannesi ayşeyi burgaza denize götürecek ama ayşe dün kendisine söylendiğininde gösterdiği sevincin aksine bugün pek gönülsüz. babannesine de yüz vermiyor. babannesi "ben de başka ayşe buklurum" deyince hemen babannesinin kucağına gitmek istedi sanırım durumun vahametini farketti. ama benim de gelmemi istiyor. depoya kadar ben de arabadaydım. ben inince babannesine kapaklandı. ağlamıyordur inşallah...

"öf baba ya"
bu lafı da duydum bu akşam ayşeden... balık yemişti. ellerini yıkamadan abisinin yanına gitti. çağırdım ellerini yıkaması için. bunu diyerek yanıma geldi.

öğleden sonra 3.30 gibi, ben arka bahçenin demir kapısını taktırırken ayşe geldi bizimkilerle. bana bıraktılar, gittiler. ayşe bahçede oynadı durdu. taşlardan seksek oynadı. demir kapıyı açıp kapadı.

kaynak ışığına bakmamasını söylemiştim. hakkaten kaynak yapılırken ya gözünü kapıyor, ya kafasını çeviriyordu. bir süre sonra sıkıldı. ev gitmek istedi ama mümkün değil. evde kimse yok. ben de bahçede olmalıyım. bir ara çişi geldi. cd ciye götürdüm. çişini yaptıktan sonra barbi filmi aldı seyretmek için. abisini gelince ona verdim ayşeyi. filmi açmasını söyledim. eve geldiğimde uyumuştu. tam balık pişince uyandı. ancak ben anneye sana küstüm deyip sofraya gelmedi. yalvardık yakardık ağzından girdik burnundan çıktık  sofraya oturttuk. sevdiği pembe balıklardan ayıkladım. biraz yedi. balık yemeyi de oyuna çevirdi. hızla ve hapur hupur tarzı lokmaları ağzına tıkıyor oyun olsun diye... yemek yesin diye söz verdiğimiz karagöz sahnesini kurmaya geldi sıra...

karagöz sahninde önce ben bi senaryo uydurup oynattım karagözle hacivatı.. sonra ayşe oynattı. birbirlerine bilmece sordurdu. "beyaz beyaz tüyleri var. kuyruğu var" koyun, kırmızı tüyleri var, üüürürü der ise horoz... bir süre oyalandı karagözle.. karagöze saklambaç falan oynattı. okula gönderdi. sonra bitti deyip sahneyi toparlattı.

arka odaya gitti ve abisinin tabletiyle oynadı bir süre. sonra annesiyle beraber youtube'ta video seyretmişler. bir süre sonra annesi salona geldi. ayşe sürekli arka odaya çağırıp duruyor birşey göstermek için. en sonunda annesi odaya gidip gelmekten sıkıldı. bu sefer beni götürdü arka odaya.. barbi filmini koyduk. tabiki ayşe koydu. bana el sürdürmedi. cd tepsisini açtı. cd yi yerleştirdi. beni göndermedi salona.. gitmek isteyince bana sarılıp beraber diyor. beraber filmi seyrettik. biberonla süt içerek yatarak seyretti ama uyumadı. film bitince salona gittik. bu sefer orda oyun oynamaya başladık. cibremi çıkardı. barbileri, yunusları, pepeeyi, şilayı getirdi. onlarla oyun kurdu.
uyku işi nanay... gece 01 olduğunda hala uyanıktı. yatmak için defalarca ağzında biberon yattı ama ayaklandı her seferinde..

04 ARALIK 2014 PERŞEMBE

BUGÜN UZUN ARADAN SONRA OKULA GİTTİ. BABANNESİNİN İŞİ VARMIŞ. SABAH PEK UYANMAK İSTEMEDİ. MÜDAHALE EDEREK UYANDIRDIK. ANNESİNE BOZUK BU SABAH. ANNESİ BİRŞEY YAPMAK İSTEYİNCE KIZIYOR. DOLAYISIYLA ELBİSELERİNİ AYAKKABILARINI BEN GİYDİRDİM. SAÇINI TOPLATMADI GENE ANNESİNE. BEN SAÇINI DÜZELTİRKEN ELLERİMİ ÇEKİP GENE ANNESİNE TESLİM ETTİM. BENİM YAPTIĞIMI ZANNEDİP SES ÇIKARMADI. ARTIK BU DA STANDART HALE GELDİ.
AKŞAM OKULDAN GELDİKTEN SONRA YAZMAYA DEĞER BİRŞEY OLMADI. RUTİN BİR AKŞAMDI. SADECE YEMEK YEMEDİ. AÇ DEĞİLMİŞ. GECE BİRAZ GEÇ UYUDU.

03 ARALIK 2014 ÇARŞAMBA

Sabah falan değil gecenin köründe uyandı. salona geldi. minikayı açtırdı. birkaç saat boyunca uyanık kaldı. ben de yarı uyanık yarı ayık onunla beraber zaman geçirdim. sonra yatak odasına annesinin yanına gitti. orada da doğru düzgün uyumadığını gelen seslerden biliyorum. annesi zırt pırt mutfağa gelip süt götürdü. velhasıl gece anne baba uyuyamadı ayşe sayesinde... sabah uyandığında beni salonda gördü ve bozulup arka odaya gitti. kendi kendine bilgisayarı açmış. youtubetan pocoyo açtım. birkaç saat çeşitli videolar seyretti. kendi kendine tıklayıp tıklayıp video seyrediyor. zırt pırt beni çağırıp seyrettiği oyuncak videolarını gösterip "bunu al" diyor. babanneye gitmek istemedi. biraz geç te olsa babanneye götürdüm. kucakta taşınma konusunda gene şikayetçi oldum. sen nasıl büyüksün. büyük olsan kucak istemezsin falan deyince yürümeye ikna oldu ama ben gene de kucakta taşıdım. ayakkabıları kirlensin istemedim. evde de botlarıyla geziyor zira..

akşam annesi aldı. eve girince bööö diye bağırarak üzerime atladı. bütün küçük oyuncakları yere döktü. beni yanına çağırdı. beraber küçük oyuncaklarla oynadık. oyuncak hikayesi film karakterlerini oluşturdu elindeki oyuncaklarla. buzz zaten var. başka oyuncaklar da vudi, slinki cs kimlik verdi. onları sıraladı ama abisi gelip bütün oyuncakları dağıttı. ayşe hemen "abi başka eve gitsin" diye şikayet etti. ah kızım... abin herkeste aynı tepkiyi yaratıyor. turan dedesi gibi seveni olmayan bi adam olacak maalesef...
dedesiyle  babannesi geldi. onlarla da oynadı. yekte bol bol sulu köfte yedi. gündüzleri babannesinin canını çıkarıyormuş oyun diye... ayşe anne oluyormuş, babannesi de çocuk.. onu okula falan uğurluyormuş... yapmadığını bırakmıyormuş kadına... dün annesi için hazırladığı düğmeli hediyeden bir tane de bana hazırlamış.
uykum yokm deyip duruyor ama eline biberonu almasıyla uykuya dalması bir oluyor. ne de olsa gündüz uykusu yok artık. geceleri küt diye gidiyor. dünde öyleydi, bugün de öyle...
unutmadan yazmalıyım. ayşe 1-2 gündür eline tark ve fırçaları alıp başkalarının saçlarını tarama başladı. önce abisiyle başladı. sonra annesinin saçlarını ve son olark ta benim saçlarımı tarıyor. kuaförcülük oynuyor herhalde...

ayrıca; geçen günlerde annesi ve benim için yaptığı hediyeler de şunlar

02 ARALIK 2014 SALI

Bugünün çok boş ve yazacak birşeyi olmayan bir gün olacağını sanarken tam tersi oldu. ayşe şu anda saatin karşısına geçmiş, saatin 21.00 olmasını bekliyor. abisi büyümixlerden birini dondurma olsun diye buzlığa koydu. ayşeye de saatte 9 ü göstererek buraya gelince dondurma olacak dedi. ayşe, saniye kolu 9a gelince "geldi" diyerek sevindi ama akrebi gösterip bu 9a gelince diye anlattılar. ayşe de saatin karşısına geçti. bir süre bekledi. ama sanırım bu işin çok uzun süreceğini anladığından sonradan saati seyretmeyi bırakıp kalemleriyle resim çizmeye başladı.

sabah işim olduğu için apar topar babannesine götürdüm. sürekli kucakta.. yolda sen çok büyüdün. çok ağırlaştın dedikçe bıyık altından gülüyor. hakkaten çok yoruluyorum. akşam annem aradı saat 4 gibi... uykusu gelmiş. uyumasın diye hemen gidip aldım. abisi ayşe ve ben hep beraber fotoğrafçıya gittik biometrik resim çektirmek için... yolda kızım istedi, uçak olduk gene...annesi de geldi.  kendi kendine çok güzel poz verdi. eve girişte abisiyle sorun yaşadı.

unutmadan, 2 gündür kürklü montunu tersten giyiyor... bu sabah ta öyle giydi.

01 ARALIK 2014 PAZARTESİ

sabahın köründe annesi süt hazırlarken o da geldi ve çişini etmeye niyetlendi. annesi yardım teklif edince de "sen git uyu" dedi. dün çok erken uyuduğu için çok erken uyandı haliyle... hemen benim elimden tutup "kar" deyip cama yöneldi. kar yağmasını istiyor. herhalde rüyasında gördü. kar yağmış sanıyor. ama bu kar beklentisi yeni değil, yaklaşık 6 aydır kar yağmasını istiyor ve bekliyor. sürekli "yağacak kızım, bekle kızım" diyoruz. artık hakkaten az kaldı.
okula gitmek istemedi. babanneye gitmek istedi. kafasına pembe başlığı takmış, eldivenleri giymiş, atkıyı sarmış. kapıda bekliyor. görüntüsü çok hoş. giydirip babanneye götürdüm. çok neşeli... ayrıca çok ağırlaşmış. artık taşıyamıyorum.
akşam almaya gittiğimde köfte yapıyordu.

gündüz babannesiyle oyun oynamışlar. ayşe anne olmuş, babannesi de bebek.. eskiden kalma bebek bezleriyle babannesinin altını bağlamış. babannesi olmaz dedşkçe "oyun babanne oyun" diyormuş. eve dönerken yolda bana yol buyuruyor. halbuki eve değil şaypaya gitmemiz lazım önce.. ordan kendine büyümix aldı. kendini kucakta taşıtıyor gene.. evde suaygırlarıyla oynadık. resim çizdi. kağıt uçak yaptı. ciddi ciddi uçan uçaklar yapmaya başladı. hem de kendi stilinde... bizim yapmamıza veya yardım etmmize imkan vrmeden kendi kendine uçak şekli geliştirdi. gece bir türlü yatmıyordu. yatmasını söyledim. süt verdik. o kadar uykusu varmış ki sütü bile içemedi. aniden uyudu.

30 KASIM 2014 PAZAR

sabah geç sayılabilecek bir saatte uyandı. bıldırcın yumurtası pişirdim ama sadece sarılarına ekmek banıp yemiş. gerisini bırakmış. gidip annesini uyandırdık. abisiyle tepişti biraz. gidip onu gıdıklıyor. bütün gün evdeydik. kendi halinde oynadı. birkaç gündür yaptığı ama benim yazmayı unuttuğum birşey var. onu yazayım. annesinin telefonundan whatsappı açıyor ve ablasına gülen yüzlerden gönderiyor sürekli... gündüz film açtık seyretti. sonra annesi yıkadı. bu sefer sorunsuz yıkandı. annesi benim gibi yıkamış. öğleden sonra uyumak istedi. uyumasın diye çok uğraştık. ancak saat 4e kadar uyanık tutubildik. sonra uyudu. gece birkaç kere uyanmaya yeltendi ama gene dalmasını sağladı annesi...

29 KASIM 2014 CUMARTESİ

sabah uyandığımda daha güneş doğmamıştı. Minikayı açtırdı. süt istedi. yatarak bir süre öyle kaldı. bıldırcın yumurtası pişirdim. yedi. ben kitap okurken bir kitap alıp yanıma geldi ve kucağıma oturdu. ona kitap okumamı istedi. getirdiği ablasının bi kitabıydı. ben de okumaya başladım ama okuduğumu beğenmedi.kitabı elimden alıp içinde barbi, havhav ve okula gitmek geçen bir hikaye anlatmaya başladı kitaba bakarak... aklı sıra okuyor. bir de bana iddia ediyor kitapta kendi okuduklarının yazdığını... sonra çocuk kitabı getirdi. onu okudum. sürekli kitabın konusuyla ilgili yorumlar yapıyor. ikimiz beraber annesinin yanına gittik. uyuyor. üzerine atlayıp uyandırdık. abisi de geldi. hep beraber yatağa yattık. ayşe çeşitli oyunlar kurdu. hepimiz roller biçti. kendisi anne oldu. annesini kız yaptı. abisini abla... sonra küçük oyuncakları getirdi. her birimize ikişer tane verdi. verirken "gözleri bagat" diyor. bir sürü oyun.. bir sürü eğlence... çok hoş.. burunlarımıza basıp bip bip diyor. ben sabah masal kitabı okurken de (korna çalmayla ilgiliydi) burnuna basıp bip demiştim. neşeli neşeli kikirdeyip kahkaha atmıştı. abisinin odasında yatağa atlamaca oynadı. havuza atlar gibi atlıyor ve yatakta yüzme hareketleri yapıyor. takla atıyor. ben yardım ediyorum. istemiyor ama kendisi de tam takla atamıyor. fakat olduğunu iddia ediyor. ben takla atmasına yardım edince olmadı diyor. kahvaltıda biraz börek yedi. ben yatıp uyudum. uyurken, kendi kendine yoklama alıyormuş. haye beyya bottat... annesi kendi adını sormuş. seegi bottat, abinin, ablanın, babanın adını sormuş. hepimizin adını soyadını söylemiş. babannenin ve dedenin adını sormasını istemiş annesinden onların da adını soyadını söylemiş. sonra da bottat aylesi demiş.
sonra gelip beni uyandırdı. annesini şikayet ediyor. sehpayı dikip koltuğa yanaştırmış, orası ev olmuş. ikimizi oraya oturttu. sandalyeleri önümüze dizdi. annesi çarşıya giderken o da gitmek istedi ama uykusu var. annesi kucak istermiş sen diyor. hayır ben büyüdüm diyor. yanına kuzu oyuncağını koydu. "bak, bu küçük ama ben büyüğüm. o daha büyümedi." deyip annesini ikna etmeye çalışıyor. evde kalmaya ikna ettik ama bu sefer de süt istemeye başladı. uyuyacak ama biraz önce balık yemiş. süt vermedik. biberona sarı gazoz koyduk. öyle uyudu.
birkaç saat sonra uyandı. annesiyle saklambaç oynadı. bir süre sonra annesi "bu son" deyip oyunu bırakınca ona küstü. ben de biraz oynadım. saklambaç oynarken bulunmadan sobelemeye bir türlü ikna edemedik. illa bulunduktan sonra koşup sobelemeye çalışıyor. bunu öğretmemiz zaman alacak. TV de seksenler dizisini seyredrken başkomiserin karısı rolündeki kadını özleme benzetti. hakkaten biraz andırıyor.

gece teyzeme ziyarete gittik. ayşe orada satranç taşlarıyla oynadı. bir siyah bir beyaz olarak diziyor. ve kendince oynuyor. ancak zehra emekleyerek geliyor ve bütün taşları saçıp savuruyor. 10 aylık bebeğin oyunu bu kadar. ayşe bozuldu ve ağlamaklı oldu biraz... zehrayı kucağıma aldığım zaman o da kucağıma gelip oturuyor. kıskandı biraz..

28 KASIM 2014 CUMA

sabah neredeyse servisin kornasıyla uyandık. haliyle ayşeyi göndermedik. sabah uyandı. nesquik hazırladım, yedi. gece çişi geldiği için uyanmış. annesi götürmek istemiş. "ben giderim. sen yat" demiş annesine. işini halletmiş gelmiş. babannesine götürdüm. giderken bir torba dolusu oyuncak götürdü. akşam annesi almış. geldiğimde uyuyordu.

27 KASIM 2014 PERŞEMBE

sabah çok huysuz ve huzursuz uyandı. viyaklayıp duruyor. annesine kızıyor mütemadiyen... benim kucağıma geldi. servise bindirdim.  akşam annesi almış servisten. kızımla beraber kızarmış tavuk almaya gittik. gene yollarda elimi tutup beni çekiştirerek koşturuyor. yanımızda maviş bebek te var. tavukçu ayşeye yakınlık gösterince ayşe de maviş bebeği adamın yanağına yaklaştırıp onu öptürdü. bimden bana her çeşit meşrubattan aldırdı. bol bol tavuk yedi. en az tavuk kadar da ketçap mayonez yedi. o kadar çok sıktırdı ki tabağına.. bittikçe bi daha bi daha.. ikisini birbirine bulayıp pembe  diye gösteriyor. gece bir türlü uyumadı. çok geç saate kadar ayktaydı. hatta uyuması için onu uyarınca ona kızdım diye ağlamaya başladı. uzun sürdir yazmayı ihmal ettiğim birşeyi yazayım. kağıt uçak yapma macerası... kağıt katlayarak uçak yapmayı öğrendi. önceleri  saçma sapan katlıyordu. sonradan doğru şekilde katlamayı öğrendi. ama son katlamayı yapmıyor inatla.. o şekilde uçurmakta ısrar ediyor. atıyor ve çok iyi uçtuğunu iddia ediyor. ben uçağı tamamlayınca  kızıp bozuyor ve kendine göre yapıyor.

26 KASIM 2014 SALIRTESİ

Sabah çok neşeliydi. annesinin burnuna basıp, bip diye ses çıkarıyor. ben yanlarına gidince, ikisini de deyip benim de burnuma basmaya başladı. yüzünde güller açıyor. ben de onun burnuna bip yapmak isteyince yüzünü saklıyor. salona gelmeden yeni dolabımızın kapağını açıp annesini yatak odasına hapsetti. çıkmasına izin vermiyor. salonda balık yapbozuyla oynadı. şokellalı ekmek lokmaları yedi.
annesi onu giydirirken şımardı. asıl şımarma anlarını kaydedemedim ama şunu çektim.

 abisi için komodinin üzerine koyduğum pembe parayı görünce aldı. parayı elinde tutup, elini arkasına saklayarak para yok diyor abisine. abisi öbür elini çıkar deyince öbür elini de çıkardı. gene para yok. parayı yere atmış. abisi yerden aldı. ayşe gene ondan aldı. gene parayı saklıyor. ellerini arkasında saklıyor. iki elini de çıkarınca gene parayı yere attı. ben de paranın üzerine bastım. para hakkaten kayboldu. parayı aradı bulamadı. ama maalesef biz bu oyunu bitiremeden servisin kornasını duyduk. apar topar aşağıya indik.
akşam servisten aldım ve markete gittik. çok neşeli gene... sabahki ruh hali devam ediyor. caddelerde elimden tutup koşarak ilerliyoruz. çok ama çok mutlu. koşarken beni çekiştiriyor. ben onu yavaşlatmaya çalışıyorum. şaypadan, bebeeli ve barbili süt, pembe gofret ve pembe lolipop aldım ayşe için... bimde de kremini istedi. çok şey aldım. başka şey almam deyince çok bozuldu. ancak durumu anlatıyorum. karşı çıkamıyor, cevap veremiyor. benim kendim için gofret almama engl oldu kızgınlığından. abisini çağırmıştım torbaları taşımak için. ağlayarak abisine beni şikayet etti şeker almıyorum diye... sonrasında istediğini aldım. yolda herkes bir torba taşıyor. ayşe herkes torba taşıyor diye şarkı söyleyerek eve doğru koşturuyor. sokak ağızlarından geçerken araba glip gelmediğini kontrol etmeyi hala öğretemedim ayşeye... hatta bu sefer kızdım da biraz sokağa koşarak fırladığı için... bunu öğrenmekte neden sıkıntı çekiyor anlamıyorum. epeydir öğretmeye çalışıyorum halbuki...
evde  boyutlu yapbozunun parçalarını suluboya kutusuna yerleştirip (tepsi gibi) "mik mama ister. el kaldır" diye bizlere yemek ikram etti. sonra herkes için kağıt havluya çeşitli oyuncaklar sarıp "niki dodu" yaptı. annesine, bana, abisine... benim de kendisi için doğum günü hediyesi yapmamı istedi. şilayı peçeteye sarıp ayşeye verdim. (şilayı o seçti.) pek memnun oldu.

25 KASIM 2014 SALI

sabah uyuyup kalmışız. saat 7.30 da ancak uyandık. ayşeyi okula göndermeyecektim ama hem ayşe gitmek istedi, hem de bugün fotoğraf çekimi varmış. apar topar giydirdik. çocuğu 5 dakika içinde servise bindirdik. uykusunu alamadığı için ağlayıp zırlıyordu haklı olarak... öğlen geldiğinde serviste uyuyordu. kucağımda da uyuyacak gibiydi ama eve girmesiyle ağlaması ve ayaklanması bir oldu. uyutamadım. yeni yapbozuyla oynadı. sucuklu yumurta yedi. suluboya ile resim çizdi. benle eğlendi biraz. benim sandalyeme oturup burası benim deyip sırıttı bol bol... bir ara üşümüş olacak ki, pembe montunu istedi. kombiyi yaktım.  akşam üzerine doğru koltukta uyuya kaldı. çok ters zamanda uyudu. inşallah sabah kadar uyanmaz. pek ihtimal vermiyorum ama...

24 KASIM 2014 PAZARTESİ

Ayşe sabah çok neşeli uyandı. yatakta muzip muzip gülüyor. okula gönderdikten sonra bugünün ayşenin doğum günü olduğunu hatırladım. gün içinde ayşe için hediye oyuncaklar aldım. herkes için bir hedşye.. bir tane kuzu, su barbi dediği denizkızı barbi, çay takımı ve 3 boyutlu balık yapboz.. Akşam servisten aldım. annesi ile abisi alışverişe gitti. ayşe için pasta da alıp gelmelerini istedim. bu arada ayşe evdeki etipufun üzerindeki kaplamayı yemiş, buzdolabındaki mumları çıkarmamı istiyor. mumları verdim. mumları alıp etipufun üzerine dikti ve yaktırdı. hayretler içindeyim. sanki doğum gününü biliyor da kendine pasta yapıyor gibi..

pastayı bana ikram etti, "niki noku baba" diyerek... biraz sonra uyku demeye başladı. ama daha pastası gelecek. zaten geç kaldılar. uyutmadım. annesi pasta almaya berni göndermiş. tk başına geldi. ayşe hemen sehpanın altına saklandı. beren pastayla geldi. pembe pasta yokmuş. ayşe, neden olduğunu hatırlamıyorum ama ağlamaya başladı. zaten pastayı da gördü.sürpriz yapma şansı kalmadı. saçma sapan gergin bir ortam abuk sabuk doğum günü kutlaması yaptık.

ayşeye hediyelerini verdik. çok sevindi. onlarla oynadı bol bol.  gece vakitlice yattı ama uyumadı. gece çok geç saatte hala uyumamıştı. annesi (gene) saçını acıttı. ağlayarak benim kucağıma geldi. kucağımda uyuttum.

23 KASIM 2014 PAZAR

sabah kendiliğinden salona geldi. ona sucuklu yumurta hazırladım. yedi. şrek ve madagaskar filmlerini açtım. pek kaptırmasa da seyretti. oyun oynadı bir yandan da... madagaskar seyrederken zebra ve zürafa oyuncağını getirdi. aslanı da arıyor ama ortalıkta yok. annem buraya sakladı deyip beni gömme dolaba götürdü. baktık ama bulamadık. annesine gidip sordu. o da hatırlayamadı. annesinin telefonuyla oynamak istedi ama şarjı yok. adaptörü prize taktı. telefonu şarj ediyoruz. (öğlene doğru abisi telefonu kullanınca ona kızdı şarj olmadı diye) sonra bir ara arka odaya gidip ortadan kayboldu. yüzüklerle falan oynamış.
salona gelip benim konuşmamı yasakladı. yaklaşık yarım saattir konuşmuyorum. hareketlerle derdimi anlatıyorum. ayşe durumdan pek memnun.. arada; at oldum ve iki kere arka odadan salona sırtımda geldi.
kahvaltıda sosisli yedi. gündüz iki tane elbis askısını birbirine ucuca eklemiş. bana "bu utta bu buyik" deyip duruyor. uzun süre anlamadım. sonra anladım. olta ve balık... askıyı balık gibi yiyor. canı balık istiyor anlaşılan...
ben dr.no filmini seyrederken filmin başındaki renkli gölgeler, ayşenin dikkatini çekti. şu an geri sarıp sarıp aynı yeri seyrediyoruz.(çok merak ettim.film giriş sahnesinin adı nedir. bitişi jenerik, peki başlangıcı)
(öğrendim. hem açılış hem kapanışı, aynı ismi taşıyormuş. jenerik)

yıkanma zamanı geldi. ayşe gene benim yıkamamı istedi. ağlatmadan yıkadım. ama sıcak suyu hiç sevmiyor. sürekli hok hıcak diyor.
akşam yemeğinde domatese ekmek bandı ve biraz da pilav yedi. uyku uyku demeye başladı. uyumasın diye 1-2 saat oyaladım ama akşam 18.30 gibi artık bayıldı gitti.

22 KASIM 2014 CUMARTESİ

Sabah benle sıkıntısı vardı. ezanla beraber annesiyle salona geldi çişini etmek için.. ona baktım diye mızırdanmaya başladı, baba bana baktı diye...
öğlene doğru uyandı ancak... bana biraz daha posta koydu. sonra aramız düzeldi. zaten annesi kızdıkça bana koştu bugün..
bugün sabahtan berenle birşey yapmıştı. aklımdan çıkmış.

şimdi hatırlayamadığım birşeye ağlıyordu. TV de ejderha filmini açtım. hem seyretti hem kahvaltıda domatese ekmek banıp yedi. sonra filmden sıkıldı. şrek oyuncağını getirdi. şrek filmi istiyor. açtık. onu seyretmeye başladı. salonda emekleyerek kovalamaca oynadık. arka odada kemerle beni bağladı. enikonu düğüm attı. allahtan gevşek bağlayabiliyor.  annesiyle gezmeye gitti. giyinirken şımarmak istedi. ama annesi her zamanki gibi tahammülsüz.
eve girerken de çocuk oyun yapmak istedi. gene tahammülsüz gene tahammülsüz.
ayşe sabahki oyunu sürdürmek istiyor. burnunun aktığını söyleyip silmemi sitiyor. ben peçete alınca da sehpanın etrafında emekleyerek kaçmaya başlıyor. ben de peşinden...
gece bol bol "kim istiyor. el kaldırsın" oynadı. ben durmadan hayali elmalar yedim durdum.
ayrıca efrayla telefonda konuştu. bugün okul olmadığından hep beraber evde olduğumuzdan falan bahsetti. efra ne kadarından anladı bilmem.

18 KASIM 2014 SALI

Sabah giyinme konusunda arıza çıkadı ve mızırdadı. annesinin getirdiği elbiseyi giymek istemedi. giymek istediğini kendisinin seçmesini söyledik. dolabından pijama aldı geldi. ısrarla onları giymek istiyor. mecburen üzerindeki giysilerle gönderdik okula... saçlarını gene sanki ben örüyormuş gibi arkasına geçerek annesi ördü. kucağıma çıktı. servise bindi.

öğlen ben aldım. artık neredeyse her seferinde merdivenlerden uçak olarak çıktığımızı anlatmışmıydım. ayşe koluma yatıyor ve kollarını açıyor. uçarak merdivenleri çıkıyoruz. karnı tokmuş. beraber dışarı çıktık. yol boyunca sürekli kucak istedi. annesinin işyerine uğradık. sonra pembe (nedense kırmızı tramvayı böyle tanımlıyor) tramvaya binip kent meyadanına gittik. orada birisiyle buluştum. ayşe de ortalıkta oyalanıyor. yolda bulduğum bozuk parayı ayşeye vermiştim. oynayıp uruyordu. ama sık sık parayı ağzına sokuyor. sokmasın diye uyarıyordum sürekli. konuştuğum kişi parayı ağzına sokarsan senden alırım deyince ağlamaya başladı. parayı cebine koyduk. bir daha o parayla oynamayı reddetti. tekrar tramvaya binip eve döndüyorduk ki, BKM nin önünden geçerken aklıma pembe kumbara geldi. gidip aldık. ben bulamadım. ayşe beni yanlış dükkandan çıkartıp doğrusuna götürdü. burdan burdan diye diye kumbarayı buldu. aldık. evde  bütün bozuk paralarını dalga geçe geçe yeni kumbarasına attı. annesi gelince saklanmayı unuttu. sonra da saklanamadı diye annesine küstü. annesinin anlattığına göre oyuncak tabaklarını bulaşık makinesine dizmiş. bir de oje sürme macerası var. sürmüş beğenmemiş, silmiş. gene sürdü.
video
gece erkenden yattığı yerde sızdı kaldı. süt vermeye bile fırsat bulamadık. eee. yoruldu ne de olsa...

17 KASIM 2014 PAZARTESİ

Sabah biraz geç kalktı. ancak korkduğum gibi sıkıntı yaratmadı. kucağıma gelmek istedi özellikle... son zamanlarda kucak düşkünlüğü başladı. eskiden bu kadar değildi. özellikle de benim kucağım... oturtturmuyor da... ayakta dikiyor... babanın bacakları ağrıyor. benim kucağıma gel diyen herkesi reddediyor. sorunsuzca servise bindirdim. Akşam evde büyümesinden bahsediyordu. koltuğun üzerine çıkıp büyüdüğünü söylüyor. ablan kadar büyümek ister misin diye sordum. tavanı göstererek oraya kadar büyümek istediğini söyledi. gece oyuncak hikayesinin korku bölümünü seyretmek istedi. ben onu download ederken filmin 3. bölümünü seyrettirdim TV de... sonra da korkulu bölümünü... seyrederken uyudu. ama sonra tekrar uyandı. gene seyretti. seyrederken daldı.

16 KASIM 2014 PAZAR

Bomba ki ne bomba... gece saatinde ayşe bizi yerle bir etti. scrabble oynamak istiyor. okuma bilmediğini, henüz oynayacak kadar büyümediğini söyledik. ısrar ediyor. kitaplarının başlığını okumasını söyledim. okuyamıyor tabii ki... ama inatla scrabble istiyor. büyüyünce oynarız dedim. elimi tutup beni banyoya götürdü. musluğu büyük bir rahatlıkla açıp "bak, büyüdü" dedi. meğer büyüme kriteri banyo çeşmesine erişmekmiş. eskiden ayağının altına leğen koyup erişebiliyordu. şimdi hiç zorlanmadan açıverdi musluğu... salona geldiğimizde annesine de "su açabiliyo" dedi.
büyümüş... uyumak için yattığında bile hala büyüdüğü ve scrable oynayabileceği ısrarını sürdürüyordu.
Günün nasıl geçtiğine gelirsek; gün erken başladı. ablasını uyandırmak için sessizce maaile odaya gidip ablasının üzerine atladık. elebaşı ve fikir sahibi ayşeydi. sonra yatakta kendiken çekelim dedik. ayşe kamerayı kendi açmadı diye arıza çıkardı. gene de birkaç resim çekti.  kahvaltı için sütlü gevrek verdim. bizimle beraber de birazcık yedi. ama az... gün içinde başka neler yaptığını hatırlamıyorum.
ama ablasını uğurlamak için terminale gittik. önce arabayı otomatik yıkamaya soktuk. skiden korkar ağlardı. artık problem yok. yolda mağazalara uğradık. sürekli kucakta olmak istedi bugün... mavi jeans mağazasında pembe bir istanbul tişörtü buldu. çocuklar için. hakkaten çok güzel birşey ama 1 yaş için. bizimkine olmaz. üstelik tek kalmış. başka yok. tutturdu bunu alalım diye... küçük geleceğine ikna edemedim. özdilek parkına götürdüm de öyle sakinleşti. bol bol kaydıraklardan kaydı. bugün ilk defa kayılan yerden tutunarak çıkmayı başardı. çok hoşuna gitti. defalarca kaydırağa tersten çıktı. sonra su böreği ısmarladım. yemeyecem diye tutturdu. kendi kesip kendi yeme numarasıyla biraz yemesini sağladım. özdilekte çok güzel geniş pipetler var. kendi başına gidip alıp geliyor. bu da kendi ayakları üzerinde durabilen bir çocuk, bütün çocuklarım gibi...  nihayet anatoliuma gittik. orada akülü arabaya bindi. tabi ki pembe renkli olanına... bittikten sonra gene binmek istedi. bir tur daha bindirdik. bitince gene istedi. artık olmaz dedim. somurtup kollarını kavuşturarak ve hıh hıh diyerek yanımızda bir yürüyüşü var... evlere şenlik... ablayı uğurladık. bu sırada dondurma diye tutturdu. hava soğuk, güneş yok falan dedim. pek aklı yatmadı. daha doğrusu işine gelmedi. dondurma istemeye devam etti. abla gittikten sonra biraz daha mağaza gezdik. bu sırada kucağımda uyudu. zaten günün büyük bölümünü kucağımda geçirdi. başkasına da gitmiyor. özellikle benim kucağım... uzun süre uyutmadık. 15-20 dakika en fazla... gece erken uyusun... anatoliumda yemek katını görünce "baba benim karnım tok" dedi. midesini gösteriyor. yanlış söylüyor. "papay" istedi. aldım. ketçap ve mayoneze bandıra bandıra yedi. o kadar çok bandırıyor ki 2 kere almak zorunda kaldım. ikisine aynı ayna bandırıyor. hem ketçap hem mayonez. bir de uzun zamandır dikkatimi çeken birşeyi bu vesileyle yazayım. çok küçük ısırıyor. misal; patatesin sadece ketçap mayonz bulaşmış kadarını ısırıyor. ufacık bir tavuk parçasını 3-4 lokmada bitiriyor.
eve dönerken arabada çok güzel "ali babanın" şarkısını söyledi. hem de defalarca.. abisi bir süredir ayşeyi kızdırmak için hayvanların seslerini yanlış söylüyor. ayşeyle didişiyor.
evde biraz oyalandıktan sonra minika açtırdı ve yattı. yattı ama gözlerini kapamasına rağmen çok geçmeden ayaklandı. uyutamadık. gece ilerleyen saatlerde hala scrable çıkarttırmaya çalışıyordu. n zaman yattı bilmiyorum.
meğer ben uyuduktan sonra annesiyle scrable oynamış. sabah öğrendim. bütün "A" harflerini toplayıp ıstakaya dizmiş... annesine de "İ" harflerini dizdirmiş. güya scrable oynamışlar. aslında, okuma yazma öğretebilirim scrable ile... acaba öğretsem mi? saat 11 gibi uyumuş.

15 KASIM 2014 CUMARTESİ

sabah erkenden uyanıp salona geldi. sosis ve sucuklu yumurta yaptım. ikisinden de yedi. ablasının direksiyon sınavına gittik hep beraber. meydandaki kulvarların üzerindeki sayıları okumaya taktı. bütün alanı gezdik. 2-3, 2-4, 2-5 diye tek tek rakamları söyledi. katlanabilir sandalyelerden hafifçe katlayarak kendine ev yaptı. katlanınca tepesi çatıya benziyor. içine girmeye çalışıyor ama sadece kafası giriyor. o da eğilerek... akşam cengiz ve süheyla geldi misafir olarak.. onlarla acayip iyi geçindi,. koşarak kucaklarına atlıyor. kucaklarından inmedi. ama seni götürelim tekliflerini reddediyor. çok eskiden kim gidelim dese kucağına atlardı halbuki... onlar için resim yaptı. ama giderlerken resmi götürmeyi unuttular diye çok üzüldü. ben, götüreceğime söz verdim.

14 KASIM 2014 CUMA

Sabah okula göndermedik, ablası geldi diye... sabah uyanmış yatak odasında kendi kendin oyalanıyormuş. yanına gitiğimde beni kovdu. sonra salonda çiş için oturağına oturduğunda gene beni kovdu. arka tarafa gitmemi istiyor. kolunu sallayarak beni kovuyor. ancak battaniyenin tamamen altına girerek salonda kalmamı sağlayabildim. çizgifilm kanalı açayım dediğim zaman bile huysuzlanma sesleri çıkarıyordu. o derece huysuz yani... biberonu bile almadı eline.
sonrasında pizza ve nesquik verdim. az pizza yedi. iki tabak ta gevrek... tahta bloklardan kule yapmış. telefonu alıp resmini çekti.
resim
sonra suluboya yapmaya başladı. pembeyle maviyi karıştırdı. maviyi çok kattığı için mavi tonu elde edince bozuldu. ve pembeyle maviyi karıştırınca mor çıkması gerektiğini söyledi. ben de eşit karıştırınca mor çıkardım. gene de kızdı. parmak boyama yaptı. hav hav ve tasmasını çizdi. keşke müsait olsak ta bi havhav alabilsek ayşeye... zaten zırt pıt dayısının fındık adlı köpeğinden de bahsediyor. hayvanlara düşkün bebekliğinden beri...

6-7-10... uykusunda bunu söyledi. rüya görüyor herhalde... öğleden sonra ayağımda salladım. uyudu. öncesinde, beraber legolarla oynadık. legolardan polis arabası yaptı. tepesine mavi kırmızı siren de koydu. bir de "büyük aydede, küçük güneş" diye tututrdu dakikalar boyunca... sonradan anladım ki; suluboya kutusuna yapıştırdığı çıkartmalardan bahsediyor. güneş motifli olan parçalanmış. onu anlatıyormuş.

uyandıktan sonra pazara gidelim dedim. gelmek istemedi. defalarca teklif ettim. kabul etmedi. sonradan bisikletle gidelim dedim. beraber pazara gittik. balık aldık. çinekop ve pembe balık.. dönüşte BİMe uğradık. bütün yumurta oyuncakları ortaya saçtık. hepsine tek tek baktı. bizde olanları bu var diyerek ayırdı. birşey arıyor. bizd olmayan oyuncak aradığını sandım ama güneş ve ay çıkartması arıyormuş. epey aradıktan sonra bulduk. hemen aldı. evde suluboya kapağına yapıştırdı.
yemekte pek fazla balık yemedi. limom sıkıp durdu ama az yedi. yemekten sonra ablasının profiteroluna dadandı. yemekten sonra ablasıyla komşuya gittiler. bayağı zaman orda kaldılar. dönüşte kulesi yıkılmış diye abisine kızdı. yeniden inşa etti. ardından suluboyadan çıkartmalrı sökmüş. tabii, yeniden yapışmadılar. yapışkanı gitmiş. beni annesine şikayet etti murt bir suratla, yapıştırıcı almıyorum diye... artık uykusu geldi. minika istiyor. unutmadan yazayım. bu gece ayşeyi ben yıkadım. zaten ayşe de sen yıka diye beni istedi. banyoda ne dediysem yaptı. başını kaldırdı. gözlerini kapattı. ben de hiç ağlatmadan yıkadım.


13 KASIM 2014 PERŞEMBE

Sabah (gene) saçı örülürken kriz çıktı. aslında bunu yazmayı şimdiye kadar hep unuttum ama ayşe annesi her sabah saçını örmek istiyor. ayşe izin vermiyor. annesi ısrar ediyor. bağırış, çağırış kopuyor. sonra saçını ben yapayım diyerek devreye giriyorum. sanki saçını ben örüyormuş gibi ellerimi arkasında tutarak onu oyalıyorum. annesi de saçını örüyor.
Bu sabah giyinmek te sorun oldu. gene ben devreye girmek ve giyinmeyi oyuna çevirerek ayşeyi ikna etmek zorunda kaldım. bugün okulda kasım ayında doğanlar için toplu doğum günü yapılacakmış. şıkmgiyinmesi lazımdı o yüzden...

Sevgi, Ayşeyle inatlaşıp, birşeyler yapmasını veya yapmamasını zorla, hatta azarlayarak sağlamaya çalışıyor. Böyle olunca elbette kıyamet kopuyor. Tabii ki, Ayşe çok dediğim dedikçi, inatçı bir çocuk ama bir o kadar da uyumlu ve uslu bir çocuk. suyuna gidersen herşeyi yaptırırsın. birşeyi zorla yaptırmak imkansız. mesela; bu sabah saçını örmek sözkonusu olduğunda kabul etmeyeceği aşikar.. zorla saç örmeye başlamak yerine, saçını gene baban örsün mü deyip, gizlice saçını örse hiç problem çıkmaz. o sevgi çocuğu bağırtmak ister gibi adeta... ben herşeyi oyuna çevirerek veya şakaya vurarak yapabiliyorum. sevgi ise çocuğun adeta bir robot gibi verdiği komutlara uymasını istiyor.

akşam annesi aldı sevisten... ben büyük kızımın istediği pizzayı yapıyordum. (o gelecek bu akşam adapazarından) kapı çalındı. kapıyı açıp kimin geldiğine bakmadan hemen pizza yapımının başına döndüm. kapı gene kapandı. kapı çalındı hemen ardından. ayşenin de neşeli neşeli sesi geliyor. muziplik peşinde gene... gene açtım. gene kapandı. gene açtım. gene kapandı. en sonunda ardına kadar açtım ve ayşeyi ablasının kucağında gördüm. ikisinin dönüşü aynı zamana denk gelmiş. bana elbirliğiyle şaka yapıyorlar. ayşe ablasıyla bol bol oynadı, eğlendi. yemekte pizza yedi. tabii kendi kendine yedi.  

12 KASIM 2014 ÇARŞAMBA

sabah umduğumun aksine gayet güzel uyandı. annesi ile takıştı ancak.. ben müdahale ettim. kucağıma aldım. sakinleştirdim. ne yapmak istesin dedim. boya dedi. kağıt kalem verdim. ayşe yazmasını istedim. "A" harfini yazdı. YŞ ve E yi önce ben çizdim görmesi için o da taklit ederek çizdi. işte burda ayşe yazıyor deyince, itiraz edip sızlayan bir sesle ( üff... ama "B") dedi. ayşe yazarken "B" nin de olması gerektiğini düşünüyor.

berra yazalım. orada "B" var dedim. 
bir de unuttuğu birşey var. uzun zamandır kalemi tutulması gerektiği gibi tutuyor. artık inatla sopa tutar gibi tutma huyundan vazgeçti. herhalde okulun etkisi.. hatta maggie simpson videosunda kalemi, eskiden kendisinin tuttuğu gibi tutan bebeği kınıyordu.

akşam geç geldim. gelirken danone 4lü çilekli içecek aldım. beğenmedi barbi süt değil diye... gene de birini içti. hepsini açtı içmeden bıraktı. birisini abisine vermesini istedim. verdi. akşam yemekte tabaktaki yemeği yemek yerine gene carcar konuşup dalga geçti. tek yediği (gene) dmates suyuya bandırdığı ekmek.. yemeğini yemesi için uyardım. suratını astı. yemek yemesini söylediğim için mi üzüldüğünü sordum. asık bir suratla kafasını salladı. ama tabağınındaki yemeği yedi. gece yazı yazdı. resim yaptı. ayşe berra yazdı kendince... bazı bildiği harfleri ardarda yazıyor. A-B-E-O-P-Ş-S-Y
"R" yazmadın dedim. "P" ye kuyruk takıp dönüştürdü. gece maç seyrederken minika istedi. açmadım. bozuldu yattı.

11 KASIM 2014 SALI

sabah okula gitmesin dedim. normal okula gitme saatinde ayaklandı. salona gelir gelmez hemen yapbozu aldı. defalarca onu yaptı bozdu yaptı. beni de dahil ediyor. bir tane yılan resmi çizmiş. makasla kesmiş. bana yaklaştırıp tıssss diye ses çıkarıp beni korkutuyor. sürekli yapbozla oynuyor.
bir de seksek oynadı. pembe taşı yer karolarının üzerine atıyor. sonra karodan karoya zıplıyor.



kahvaltı etmek istemedi. sütlü gevrek hazırladım yedi. kendime yaptığım tostu da istedi. halbuki önceden peynirli diye istememişti. biraz yedi. sonra uyku deyip süt istedi ve yattı. pek uyuyacağını sanmıyorum ama minika seyrederek yatıyor.
boyama kitabındaki baykuş yazısını taklit etmiş. bay yazmış. "k" yazmak zor gelmiş bana şikayet ediyor. enikonu yazıyor. öğretsek yazmayı sökecek gibi...
ayaklandı nitekim. ünalın işi için söz vermiştim. kızımı da alıp adliyeye gittik. biz icra dairesindeyken koltukta uslu uslu oturdu. sonra otosansite gittik. yolda arabada mavi bi toka buldu. bana uzun uzun birşeyler anlattı. ilk başta anlayamadım. sonradan farkettim ki, son günlerde sürekli seyrettiği maggi simpson macerasını ('The Longest Daycare'") anlatıyor. malum; orada da mavi toka başroldeydi.
ünal amcası ona meyve suyu ısmarladı. gürsuda öğle tatilini beklerken döner ekmek yedi. en son adliyeye gittik tekrar... ben vezneye gitmişken ayşe ünalın kucağında uyumuş. eve döndüğümüzde de uyanmadan yatırmayı başardım. akşam 16 a kadar uyudu. uyanınca gene beraber yapbozu yaptık. tek başına da yaptı.
jengaları istedi. annesi bir yerlere kaldırmış. bulamadık. kızdı. annesi gelince buldu. jengalardan değişik şeyler yaptı.


akşam yemekte dalga geçip konuşmaktan yemek yemedi neredeyse... abisi suyu döktü diye, gülüp alaycı şekilde anlattı. abisi bozuldu. yemekten sonra da ufak oyuncaklarla oynamaya devam etti.
sonra maggie simpson macerasını seyrettirdim. onu ve simpson resim albümünü gene defalarca üstüste seyretti. sonra bu blogdaki videoları seyretti. yapboz videosundan sonra hemen koşup yazbozu yapmaya başladı. biraz sonra bi kağıda "abpo" yazmış. bana getirdi. ayşe imiş yazdığı...
sonra pepee ve şila yazdığı kağıtları da getirdi. yapbozların arkasına yazıyor.




süt isteyip minika açtırdı ama yatmak yerine TV nin dibine kadar girip seyretmeye başladı. yakından seytetmemesi konusunda uyrdım. bombok bir suratla yanıma geldi. elini uzatıp kulağımı çekmeye başladı. sen benim kulağımı çekemezsin dedim. suratı çarşamba pazarı gibi, abisine gidip ağlayarak sarıldı. arka odaya gittiler. herhalde yatıp uyur.
uyumak yerine arka odadan kahkahaları geliyor. epey süre sonra salona geldi. annesi ona laptopta pocoyo açtı. annesinin telefonıyla oynamak isteyince annesi azarladı. ayşe muziplik peşindeydi. idare edilebilirdi. ama azarladılar. ayşe de ağlayarak bana geldi. kucağımda bana sarılarak yattı. sonra annesi gönlünü almak için geldi. hala haklı olduğunu anlatmaya çalışıyor. ben de kızdım. sonra yattım uyudum. ayşe ne zaman yattı bilmiyorum. sabah uyanması sıkıntılı olur herhalde.

10 KASIM 2014 PAZARTESİ

sabah çok zor ve sıkıntılı uyandı. hatta servise bindirdiğimde yarı uyuyordu denebilir. aslında işim olmasaydı bugün okula göndermezdim. öğlen aldım. serviste koltukta uyuyormuş. uyuyacam deyip kucağıma gömüldü. beraber ekmek almaya gittik. bakkaldan kendine cips ve sakız aldı. karnının aç olduğunu söylüyor. kuru yumurta verdim. az yedi. cips yedi. duck tv açtım. yatarak biraz seyretti ama sonra ayaklandı. uyukusu kaçtı. uyumaz artık. bütün günü evde oyun oynayarak geçirdi. oyuncakları saçtı. kumandayı okul servisi yaptı. minik oyuncakları üzerine bindirip okula götürdü. öğretmen olup sıraya girmiş çocuklara fırça attı, "buraya bak" diye.. çok geldi deyip elbisesini çıkardı. akşam annesi bi sürprizle geldi.
yapboz.
yetenekli velet... yapbozu gayet güzel yapmaya başladı. hakkaten beceriyor. ilkinde benim ağzımı açık bırakacak bir hız ve doğrulukla yaptı. ama ikinci yapışında su koyverdi.
akşam yemekte sadece domatesin suyuna ekmek bandı. bu alışkanlık oldu. seviyor. sonra banyoya gitti. çeşmenin altındaki leğeni ayağının altına aldı. diş macununu ve fırçasını aldı. güzelce dişlerini fırçaladı. sonra ellerini yıkadı ve çıktı. çok güzel manzaraydı. birgün video kaydı alacam.

08-09 KASIM 2014 CUMARTESİ-PAZAR

Sabah çok ama çok geç uyandı. okula gitmiyormuş gibi... kahvaltıdan sonra istanbula doğru yola çıktık. arabada çok neşeliydi. babannesiyle oynaştı. parmaklarını makas yapıp kulaklarımızı burnumuzu kesti. ayva yedi. adapazarından ablasını da aldık. ona da çok mutlu oldu. istanbulda dayımla oynadı ama kendi dayısını da istedi, "keşke benim dayım da gelseydi diyerek. hatta o kadar ki, sabah uyandığında "aaa, dayım gelmemiş" dedi. herhalde rüyada geldiğini görmüş. süeda ve zeyneple oynadı. süedayla pek iyi anlaştı. zeynep çok ufak oynamayı bilmiyor. kızımın yüzünü yoldu.
aslında gün içinde bir sürü şey oldu zikredilmeye değer ama çoğu akıldan uçtu gitti.
Ertesi gün düğün günüydü. düğün telaşında pek ayşeyle ilgilenemedim. aklımda kalanlar, arabanın ön koltuğuna oturup araba kullanmak istemesi.. kısa mesafelerde iki kere yaptık bu işi ama ayşe hep istediği için ağlayıp zırladı. sonra dönüş yolunda gene kısa mesafe kullandırdım. tatmin oldu ve yatıştı. arabaya bineceğimiz zaman arabanın ön kapısına hamle ediyordu yoksa... nikah salonunda çok huysuzlandı. hep kucak istedi. çocuk haklı.. hem uykusu geldi hem salon çok boğucu... üsküdarda denizi gördü. hemen yüzmek istedi. nikah salonunun bahçesinde balon gördü. gene akıldışı fiyatlara sattıkları için almadım. onun yerine pepee saati ve cüzdanı gördü aynı ambalajda... 8muhtemelen gene fahiş fiyat ama kıyaslama yapacak bilgiye sahip değilim.) onu aldım. saati hemen koluna taktı.   bursaya dönüşte arabada uyudu. eve çıkarırken uyandırmadan yatağa yatırmayı başardık. aslında uyandırmadan demek yanlış. ayılmadan demek daha doğru....
aklıma gelmişken; istanbula doğru yola çıkarken pepee bebeğini oyuncak bebek arabasına, şila bebeğini de hırkasının içine (sanki kanguru ile taşıyor gibi) koyup onları da yanında götürmek istedi. bizce bi mahsuru yok. ancak elbise giyme konusunda (gene) arıza çıkardı. kızıp oyuncaklarını almamaya karar verdi. gurur ve hırs... babası kılıklı... tepesi atınca gözü dünyayı görmüyor.  ben de kızdım ve bağırdım. (hakkaten bağırdım. hıncımı ayşeden çıkardım)

07 KASIM 2014 CUMA

Geçtiğimiz haftadan birkaç video





Sabah servise bindirdim. elinde öğretmenine göstereceği resim... akşam aldığımda gene arabadan kucağıma zıplayarak geldi. merdivenlerden uçak olarak çıktık. arada saçımı yedi ham ham diye.. akşam yemek için geçen gün gördüğümüz pembe balıktan (barbun) almıştım. alacağıma söz vermiştim kızıma.. bol bol barbun yedi. elinde limon... sıkıp sıkıp yedi. geceyi genel olarak resim çizerek geçirdi. unutmuşum, sonradan aklıma geldi. servisten indiğinde (hava karanlık artık) gökte aydde yoktu. bakındı bakındı göremedi. gecenin ilerleyen saatlerinde beni balkona çıkarıp gökteki aydedeyi gösterdi. onu takip etmiş meğer....



06 KASIM 2014 PERŞEMBE

Okula gitmek istemedi sabah... gitsin istedik, bu sefer de giyecekleri konusunda arıza çıkarmış. annesini kudurtmuş. beni çağırdı. geçen sefer giydiremediğimiz beyaz çorabı istiyor. pembe çorabı giymeyi reddediyor bu sefer. beyaz çorap kirli, yıkanıyor diyoruz. umursamıyor. ben de gitmesin okula dedim. yattı biraz. sonra salona geldi. akhvaltı diye annesi için aldığım metro çikolatalı bar'ı yedi. laptopun başına oturup maggi simpsonın okul macerası klibini istedi. açtım. gene 10-5 kere üstüste seyretti. maggi kötü bebeği kandırmak için tokasını kelebekle değiştiriyor diyorum. bana karşı çıkıyor. pencerede ezilen kelebekmiş. hayır toka diyorum. ısrar ediyor kelebek olduğunda... doğrudan mesajları algılayabiliyor. dolaylı mesajları anlayamıyor. en sonunda "peki toka uçar mı. bu kelebek nerden geldi" dedim. o zaman anladı. hemen manevra yapıp "men seni kandırdı" demeye başladı. küçük oyuncak sepetini istedi. onlarla oyun kurmaya başladı.

sonra tekrar ve tekrar aynı simpsons bölümlerini seyretmeye devam etti. artık anladı kötü bebeği kandırmak için tokayla kelebeğin değiştiğini...
unutmamam gereken birşey var. kağıdı saçmasapan katlayıp uçak yapması. birkaç gündür kağıtları katlayıp bantla yapıştırıp uçak yapıyor. tabii ki uçmuyor ama uçtuğunu iddia ediyor. bugün de uçak yaptı. uçuruyor. ben uçak yaptım. yerden alıp "bak işte uçmuyor" deyip buruşturdu. (hakkaten de uçmamıştı) zaten uçsaydı da benim uçak yapmama kızmıştı. gene de buruşturacaktı. sonra unutmadan yazmam gereken başka şeyler de var. mesela; kapı çalındığında kapıyı açıp "mik o" diye bağırması... günü evde geçiriyoruz. resim çiziyor.dans ediyor. beni de ettiriyor.

boyama yapıyor. beni rahat ettirmesini isteyince küsüyor. neyse; uyutayım mı seni dedim. kabul etti. arka odada pepee seyrederken ayağımda salladım. uyudu. uyanınca abisiyle oynamaya başladı. arka odada kitaplarını çadır gibi koyup arkası arkasına dizmişti. çok hoş görüntüydü. annesi gelince kapıyı açtı. annesi kim o demeden kapıyı açma dedi. kapıyı kapattık. gene ses çıkarmadan kapıyı açtı. gülüyor. sanırım inadına yapıyor. annesi üstündekileri çıkarıp yıkamaya başladı. bizimki kendi kendine giyindi. gelip onu gösteriyor ta-taa diye...
geceboyunca legolardan değişik konstruksiyonlar yapıp, "kim istiyor. el kaldırsın" deyip bizlere dağıttı. sonra, annesiyle rol değiştiler. annesi çocuk oldu ve ayşe gibi kıyafet beğenmeyip giymedi. ayşe istediğini giydiremeyince çok bozuldu.
aslında akşam bir sürü şeyler oldu ama artık "aksiyon" çoğaldığı için değerini yitirmeye başladı. hepsini ne yazıyor ne de aklımızda tutuyoruz.
ama bunu atlamamam lazım. benim resmimi yapmış. getirdi. gözlerimi kapattırdı. sonra sürprizi gösterdi. bugün de okula götürecek, öğretmene göstermeye...




05 KASIM 2014 ÇARŞAMBA

sabah okula gitmek istemedi. bu konuda çok istikrarsız oldu. bir istemiyor. bir istiyor. serviz beklerken babannesiyle dedesinin depoda olduklarını farkettik. onların yanına uğradık. onları görünce kocaman gülümsedi. onlara el salladı. okula gidiyorum dedi. sonra servise bindirdim. akşam servis geç geldi. artık zıplayarak kucağıma geliyor servisten. boş bulundum. dengemi kaybedecektim nerdedeyse. artık daha hazırlıklı olmalıyım. merdivenlerden uçak olarak çıkmak istedi. kanatlarını (kollarını) açtı. koşa koşa uçarak çıktık merdivenlerden. evde yeni yaptırdığımız dolabın içine saklandı bol bol... yanına ışık ta alıyor. biz de ayşeyi arıyoruz. bir de "hukki" istiyor. ne olduğunu anlamadım. tarif etti. küçük, kahverengi... jeton düştü en sonunda... nesquik gevrek... laptopta simpsonları seyrederken katır kutur iki tabak yedi. harddiskte kayıtlı simpson filmini seyrettikten sonra "bebek okulda" bölümünü seyretmek istedi. biz de öyle bir bölüm yok. ben yok deyince kızıp ağlayıp annesine gitti. meğer dün gece annesi youtubedan bir bölüm bulmuş. konuşmasız... maggie kreşe gidiyor. aynı videoyu buldum. ben uykuya daldığımda 20. veya 30. kez üstüste seyrediyordu.

04 KASIM 2014 SALI

Sabah uyanmak istemedi. hatta annesini bile "uyu uyu" diyerek zorla yatırdı. ben de okula gitmemesine karar verdim. uyanınca babannesine götürecektim ama babannesine gitmek istemedi. okula gitmek istedi. ne var ki okul servisi gitmişti. hayret eskiden babanneye gitmek isterdi. şimdi ise okula.. çocukların sağı solu hiç belli olmuyor. fanilasını açıp lisa simpson'ı gösterdi. ben de simpson filmini açtım.  laptopta onu seyretmeye başladı. donduralım filmi babanneye gidelim dedim bir süre sonra.. kabuletmedi. beraber elektrik parası ödemeye gidelim deyince hemen kabul etti. kucağıma alıp yola çıktık. maalesef eve yakın olan tahsilat veznesi kapanmış. taa, belediyeye kadar ayşe omuzumda yürümek zorunda kaldım. yol boyunca pembe olan herşeyi, kedileri, yerdeki gölgemizi ve ilgisini çeken herşeyi bana gösterip durdu. sonra babanneye gittik. biraz onlarla beraber oturdum. gene ağlamaklı ve üzgündü. ben çıkarken kahvaltı ediyorlardı. Akşam üzeri almaya gittim. tam ben gelmden babannesine kendisini eve götürmesini söylüyormuş. üstüne ben gelmişim.  beni görünce bozuldu. bana "git" dedi. şaşırdık. ısrarla gitmemi istedi. babannesinde kalacakmış. yarın da okula gitmeyecekmiş. ben de salona gidip kanepedde uzandım biraz. benim gittiğimi sanınca hemen babannesine "ev" demeye başladı. anlaşılan kendisini babannesinin götürmesini istiyor. sonra akşam yemeğinde lüfer vardı. kızıma 4-5 lüfer ayıkladım. babannesi yedirdi. bir "burda kalacam" diyor. bir "eve gidelim" bir "okula gitmek"ten bahsediyor. bir "babannesinde kalmak"tan... en sonunda kucağıma alıp eve götürdüm. beyaz tüylü montunu ters giymekte ısrar etti ama kabul etmedim. eve girer girmez, kapının önünde taşa yattı. mızmızlanıp 10-15 dakika kalkmadı.
annesi gelince toparladı. bu arada; babannesi "nasılsın kızım" diye sorunca "iyilik" diye cevap verdiğini yazmalıyım.

03 KASIM 2014 PAZARTESİ

Sabah ağlıyordu. dün parmağını sıyırtmış. yara bandı yapıştırmıştık. sabah hok acıyo diye ağladı bir süre... servise gülerek bindi. öğlen ayşeyi aldım. merdivenlerde uçak olmak istedi. evde sürekli oyun kuruyor ve beni de oyunlarına dahil ediyor. o bebek horoz oluyor. ben baba horoz.. bütün gün hiç rahat vermedi  bana.. n sonunda kağıt kalemleri aldı da resim çizerek oyalandı biraz. annesi gelince gene saklandı hemen sehpanın altına... annesi onu haticeye birşeyler almaya gönderdi elinde not kağıdıyla.. iş te yapıyor kızım...
gece saklanma oyunu oynadı bizle... koltuğun arkasına saklanıp anneababa diye bağırıp onu bulamamamızla pek eğlendi. sonra, sandalyenin altına girdi. eliyle gözlerini kapatıyor ve onu görmediğimizi sanıyor. (çok uzun süredir bunu yapıyor) görünüyorsun ki, oası gizli değil ki dedik. bu sefer iki sandalyeyi yanyana koydu. kenarlarını yastık battaniye ve sepetle örttü. artına girdi ve saklandı. annebaba diye bağırıp onu bulmamızı istiyor. manzaraya ne kadar çok güldüm. uykusu gelince de gene o hazırladığı yerde yattı uyudu...

02 KASIM 2014 PAZAR

Sabah uyanıp yanıma geldi. öbürleri uyanıncaya kadar beraber zaman geçirdik. oyuncaklarıyla oynadı. dünden kalma börekleri meyve suyuyla yedi. benden seyretmek için birşey istedi ama anlamadım. küçük saçlı bebek... adı haya mıydı neydi. ne olduğunu anlamadım. "anla" diye kızdı bana..  gün içinde annesiyle rolleri değiştirdiler. ayşe anne oldu. sevgi çocuk... ona su falan getirdi. komik bi görüntüydü. bir ara TV de belgeselde simpsonlardan bir kare görününce simpsonları seyretmek istedi. simpsonları nerden biliyor diye merak ettim. hiç seyretmedik ayşeyle beraber. birden elbisesini çıkarmaya başladı. meğer fanilasının üzerinde lisa simpsonun resmi varmış. ordan biliyormuş. bilgisayardan açtım. seyretti. uzun süredir seyretmediği mashayı da seyretti. akşam abisiyle banyoya girmek istedi abisiyle oynadı biraz.. sonra annesi (gene) ağlatarak yıkadı. çıkışta benim yanına gitmemi istedi. artık ben yıkayacakmışım. çok uykusu geldi. acayip huysuzluk etmeye başladı. birazdan uyur.  

01 KASIM 2014 CUMARTESİ

sabah uyanıp yanıma geldi. kuru yumurta istedi. dün de istemişti, becerememiştik. yaptım ydi. bir tane daha istedi. artık tuzu da kendi döküyor. üstelik ölçülü olarak... ev soğuktu. hırka giydirdim. sonra da kombiyi yaktım. bir süre sonra yanıma gelip "baba ben çok terledim" deyip hırkasını çıkardı. kelimeler yarım yamalak ama cümle kurulumu tam... yanıma gelip benden birşey istedi. "hayağğ" gibi bir kelime söylüyor. önce anlamadım ama sonra tarak dediği ortaya çıktı. dün aldığımız poni oyuncağının tarağı kaybolmuş. beni arka odaya götürdü. ve yatakta oynarken tarağın yere düştüğünü ve kaybolduğunu anlattı bana...
sonra balkon camından dışarı bakarken karşı apartmanındaki güvercinlerin bizim balkona gelmesini istiyor. tabii gelmiyorlar. ben kuşlar için yuva yapayım dedim. tutturdu huva diye... "kızım sonra, saksı almamız lazım" dedim. annesi ayak altından çkilssin diye kızımı babannesin gönderdi. beraber gittik. beni salmadı. başını omzuma yaslayıp baba baba diye ağladı gitmeyeyim diye... uzun süre ayşeyi ikna etmeye çalıştım. en sonunda ayrılabildim. arkamdan hemen uyumuş. uyanınca babannesi getirdi. bugün annesi ve abisinden bol bol azar işitti. bizim iki manyak ayşeye yüklendiler de yüklendiler. aslında ayşeyi idare etmek o kadar kolay ki... en sonunda ağlayarak yanıma geldi. "onlar kötü" diyor ağlayarak... kucağıma alıp teselli ettim. canavarlar üniversitesin açtım. beraber seyrettik. gün misafirleri gelmeye başlayınca, onlara şirinlik yapıp durdu. benim yanımda pasta börek tarzı şeylerden yedi. sonra yatmış uyumuş. gece 03 gibi uyandı. salonda koltukta yarım saat kadar ağlayarak yattı. müdahale de ettirmedi. sonra tekrar daldı uykuya...

31 EKİM 2014 CUMA

Sabah gene gayet mutlu uyandı. annesinin kucağında uyuyormuş gibi yapıyor ama dudaklarında gizlemeyi beceremediği bir sırıtma...
akşam servisten aldığımda cem'in dükkanına girdim. Ayşe hemen oyuncak istedi. "param yok  alamam" deyince ağlamaya başladı. (bu da yeni adet. hiç yapmazdı)
aldım. iki tane at... pony herhalde...
akşam yemekte yemek yiyeceğine dalga geçmeye başladı. ben de sofrada yemek yenir. konuşulup durulmaz dedim. eşşoğlusu, hapır hupur yemek yeme taklidi yapmaya başladı. beni makaraya sarıyor bacaksız...
gece, annesi yarınki gün için mutfakta birşeyler hazırlayıp duruyordu. ayşede iş yapmak, yardım etmek istiyor. annesi kızdı ve ayak altından çekilmesini söyledi. Ayşe de annesine küstü. arka odaya abisinin yanına gitti. annesi laf atınca, "benimle konuşma anne, ben sana küstüm" bile dedi. tabi kendi lisanınla.. ama net şekilde anlaşışıyordu. biraz sonra annesi gelip yaltaklanınca barıştılar. sevgi herkese ve herşeye saldırdığı için ben de arka odaya gittim. yatağa yattım. yastık sarı diye, öbür yastıkta yatmamı istedi. sarı benim rengim diyor. öbür yastığı aldım, yattım, uyudum.

30 EKİM 2014 PERŞEMBE

sabah çok mutlu uyandı. yatakta sırıtıyor. yanına gittiğimde annesine gömülüp elleriyle yüzünü kapattı. oyun yapıyor. giderken yeni beyaz kürkümsü monyunu giydi ilk kez. pek yakıştı kızıma.. rengi beyaz diye bozuldu gerçi biraz.

akşam okuldan dönüşte arabadan kucağıma atladı. elindeki poşette armut var. okuldan göndermişler. neden bilmiyorum. kucağımda giderken armutu yiyecek misin dedim. gülümseyerek yanağımı ve kulağımı ham diyerek yemeye(!) başladı. ben, yeme beni, ben armut değilim dedikçe pek eğlendi. bayiye uğradık. kendine pembe sakız aldı. eve gittik. birkaç gündür adet edildiği üzere kapıyı gene kendisi çaldı. (zili değil, tokmağı.. yakında ailemize mahsus kapı çalmayı da becerir.)

29 EKİM 2014 SALIRTESİ

Dün gece çok ama çok geç uyuduğu için uyanması da geç oldu. ben giderken o da benimle gelmek istedi. olmaz dedim. ben hemen gelecem, geç kalmayacam dedim. sesini çıkarmadı. kahvaltıda suda pişmiş yumurta yemişler. Ayşe bir posta yemiş. ikinciyi istemiş. sonra da az pişmiş diye yememiş. "Kuru yumurta" istiyor. babasının aksine katı yumurta istiyor. genelde zevklerimiz örtüşür ayşeyle. bu sefer ters düştük.

eve geldiğimde geç geldim diye kızdı. halbuki geç kalmamıştım. sonra bana birşeyler anlatmaya, hatta birşeyler tarif etmeye başladı. ben anlamayınca da ayağını yere vurarak "hayır baba hayır" diyerek üzülüyor, kızıyor.

gündüz emineyle kızı irem geldi. irem de pembe düşkünü. ayşe oyuncaklarını getirip ireme veriyor. onunla yaş farkı olmasına rağmen çok güzel oynadı.

Maalesef bu yazıyı geç yazdığım için (gene) unutmayayım. yazayım dediğim birçok şeyi unuttum (gene) yoksa bugünle ilgili yazacak çok şey vardı.

gece bütün koltuk yastıklarını yere dizip kendine yatak yaptı. onların üzerinde yattı uyudu.

28 EKİM 2014 SALI

sabah servis gelmesine rağmen yarım gün çalışma olduğu için okula göndermedik. sabah nispeten biraz daha geç bir saatte uyandı.  biraz mızırdadı. sakinleştikten sonra sucuklu yumurta yedi. benim kısa bir işim olduğu için alelacele, pijamalarını değiştirmeden sadece mont giydirerek, otomobille babannesine götürdüm. 1-2 saat sonra gidip aldım. gelirken arabayı ona kullandırttım. seviyor araba sürmeyi... iyi şöför olacak, şimdiden belli. direksiyonu tutuşu falan gayet güzel. yalnız dikkati dağılıp yol yerine başka yerlere bakıyor bazen..
öğlen annesi gelince koltuğun arkasına saklandı. annesi, ona birşey almıştım deyince hemen çıktı. annesi çarşıya gidecekti. ayşeye de kendisiyle gelmesini teklif etti. ayşe kabul etmedi. hayret. gezme teklifini reddetti.
Günün hatta ayın,yılın olayı, bombası, pembe para olayı... bilindiği üzere 10 TL ye rengi pembe olduğu için çok düşkün.. ben de printerdan 10 Tl lik banknot çıktıları aldım arkalı önlü.. makasla kesip Ayşeye verdim. toplam 6 tane.. Ayşe sevinçten çıldırdı. Bir baktım, ayakkabılarını giymeye başlamış. oyuncak almaya gidecekmiş. soğuk hava ddim. montunu gösterdi. yalnız gidemezsin dedim. sen de gel dedi. ben yorgunum dedim. bozuldu. haftasonu onu oyuncakçıya götüreceğime söz verererek ancak ikna edebildim. aslında pek ikna olmuş ta sayılmaz. can sıkıntısından yattı uyudu.
Akşama doğru uyandı. annesi selmayla dışarı çıkmıştı. biraz annesini aradı ama pek takılmadı. akşam yemekte 2 tabak çorba yedi. ekmek te doğradı. muzip çocuk ya, yemek yerken bile aklı fikri muziplikte.. yemekten sonra resim çizmek istedi. suluboya çıkardım. kuruboyaları istedi. hevesi dinmiş. bugün bir kaplumbağa çizdi. harika... ayrıca kardanadam, anne baba, yılan ve inek resmi de çizdi.




beni 2 dakika rahat bırakmıyor. sürekli çizdiklerini gösteriyor. ya da bana da çizdiriyor. arda uyumak için yattı klasik pozisyonda ama uyumadı. onun yerine ben uyukladım. saat 11 e doğru tekrar yattı. süt ve minikayla.. uyuyacaktı ama annesi gelince uyku muyku kalmadı.