10 EKİM 2017 SALI

sabah ben uyandırdım. Babannesi bizde... onunla kalacak. Ben dedesini hastaneye götürdüm. Geldiğimde hala uyuyordu. Uyandırdım. Standart kahvaltısı olan mısır gevreğini yedi. Sonra saat 11:00 de satranç kursu başlıyordu. Dün yapılacaktı bugüne kalmıştı. Abisi de evdeymiş. O okula götürdü. Önce satranç kursuna girmiş. Taşların isimlerini ve yerlerini öğrenmiş. Ama berra zaten anaokulundan bunları biliyordu. Birkaç ders sona teneffüste okula gittim. Okul harçlığı yoktu. Verdim. Hemen hüptirik aldı. Akşam okula gittim ama geç kalmışım. Annesi eve getirmiş. Mantı istedi. Aldım. Sehpanın üzerinde oyun hamuruyla yerini bulaca oynadık. 3 ayrı renkte 3 parçadan toplam 9 hamur parçasını değişik şekillerde sehpaya dizip ardından gözlerimizi yumup ezberden aynı renkteki 3 parçayı her renk için ayrı ayrı bulmaca oyunu... ben dizince hemen gözlerini yumup renkleri doğru olarak biraraya getirdi. Ama öyle hızlı yaptı ki; hile yaptığından şüpheleniyorum. Sanırım gözlerini tam yummadı. Sonra berra dizdi. Ben buldum. Ama ben nasıl örüntü yaptığımı yüksek sesle düşününce “ama sen çok kolay buluyorsun diye itiraz etti. Ben de örüntü yapılınca çok kolay buluanacağını anlattım. Elinden geldiğince karmaşık dizmeye çalıştı ama her seferinde ben örüntü kurunca kolaycacık buldum. En sonunda yanlış yapayım diye benim gözlerim yumukken hamurları çalmaya, yerlerini değiştirmeye bile başladı. Hile yaptı yani... ama maksat hasıl oldu. Oyun bahanesiyle örüntü kurmayı öğretmeyi amaçlamıştım. Işin mantığını kavradı. Hatta uygulamaya bile başladı. Annesi kızdı ama umrsamadım. Aferin bana ve kızıma...
mantı hazırlanırken kızgın yağ tavasının etrafında dolanıp duruyordu. Annesi de, ben de kızdık. Bir de; mutfakta sabah kahvaltısı için yapılacak böreğin yufkalarını aşırıp çiğ çiğ yiyor. Ablası gibi berra da çiğ hamur meraklısı...

yemekte neredeyse 2 tabak mantı yedi. Acıkmış anlaşılan. Yemektem sonra ders zamanı... önce annesiyle boyama yaptılar. Sonra okuma faslı geldi. Şimdilik “E” - “L” ve “A” harfini öğrenmiş. Sürekli okuduğu yazdığı kelimeler “el-ele-elle-el ele” “A” dan sonra da “al ve lale” gelmiş. “ele” yi mütemadiyen “elle” olarak okumaya eğilimli... cümle okuma alıştırmasında “al” ı okumakta çok ama çok zorlandı. O kadar ki; gözünden bir damla yaş kağıda damladı. Suratı allak bullak oldu okuyamadıkça... en sonunda öğrendi (veya ezberledi) takılmadan okuyabilmeye başladı. Ama dersin başında gözü kağıtta ve harflerde değil, sürekli sehpanın üzerindeki oyun hamurlarındaydı. Ben kağıda bak dedikçe kağıda bakıyor ama hemen sonra gene gözü hamurlara kayıyordu. Bak böyle yaparsan kızgın baba olurum dedim. Aynı tutumu sürdürünce sehpadaki herşeyi arkaya attım ve işte kızgın baba gldi dedim. Ilgisini vereceği başka birşey kalmayınca mecburen harflere yoğunlaştı. Sayfayı birkaç kere okuttum. Hatasız okumaya başlayınca annesine gönderdim. Annesi de aynı cümleleri yazdırmaya başladı. Yazarken hiç problem yaşanmadı. Bugün annesinin ders çalıştırması önceki günlerin aksine benden daha iyi ve verimli... o kadar ki; bildiği harflerden oluşan farklı ve hiç görmediği kelimeler bile yazdırdı. “ela- kek” gibi (“k” harfi “elek” kelimesinde geçiyordu. Öğrettik.) bizimki de inanılmaz şekilde yazdı, yazabildi. Bugün annesi iyi iş çıkardı. “Yazamazsın, bunu yaz da görelim” falan diye işi hafiften inada bindirince berra yüksek performans gösteriyor. Bunu öğrendiğim iyi oldu. Ben de kullanırım bu taktiği...   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder